ÖNCELİKLE; TÜM DOSTLARIMIN YENİ YILINI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLUYOR 2008 YILININ SEVGİ, SAYGI, HOŞGÖRÜ İLE DONANMIŞ BARIŞ VE SAĞLIK DOLU GÜNLER GETİRMESİNİ DİLİYORUM.
GÜZEL BİR VATAN TOPRAĞINDA KONUŞLANMIŞ, KIRK FARKLI GÜZELLİKTEKİ MOZAİK-BENZERİ HALKIMIZI YÜZYILLAR ÖTESİNE BİLE "BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜN" HALİNDE TAŞIYABİLECEK DERİNLİK VE GENİŞLİKTE BİR VİZYON VEREN, ÇAĞDAŞ BİR ÜLKE OLMA YOLUNDA GÜZEL KAZANIMLARI BİZE SUNAN ATA'MIZIN YOLUNDAN AYRILMAMA GEREĞİ FARKINDALIĞININ DA BİZLERDEN VE YETİŞTİRMEKTE OLDUĞUMUZ YENİ KUŞAKLARDAN EKSİK OLMAMASI BU YIL İÇİN EN BÜYÜK ARZUM.
SİZLERLE PERİHAN P. VE HADİ A. DOSTLARIM TARAFINDAN GÖNDERİLEN SAYIN MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ'IN GÜZEL BİR YAZISINI PAYLAŞARAK 2007'Yİ KAPATIYORUM.
HAYAL KÖKSAL
Noel Bayramının Kökeni Türkler!
İnanabilir misiniz, yüzyıllardır Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı "Noel Bayramı "nın çok eski Türklerin "yeniden doğuş bayramı" olduğuna? Nereden nereye; inanılacak gibi değil, değil mi?
Ben de ne yazık ki yeni öğrendim. Bu senenin galiba ilk başlarında idi... Adnan Atabek imzalı bir e-mail aldım. Yazı bana çok ilginç gelmişti ve Hıristiyanların Noel Bayramı'nın tamamıyla Türklerden alınmış olduğunu gösteriyordu! Fakat üzerinde durmaya vaktim olmadı; bir de Noel zamanına doğru ele almayı düşünmüştüm. Bu arada, Türk devletlerinden başka birilerine de aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Yanıt - İran'ın Azerbaycan bölgesinden- İsmail Bey'den geldi. İsmail Bey'in verdiği yanıtın -tam olarak aynı olmasa da- gelen mektuptaki anlatıya çok uyduğunu gördüm.
Olay şöyle:
Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir " akçam ağacı" bulunuyor. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen'in sarayına kadar uzuyor ve buna " hayat ağacı" diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde bulabiliriz. Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor.Türklerde güneş çok önemli.
İnançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece, gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir " yeni doğum" olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı "Nardugan". "Nar=güneş ", "tugan/dugan" da "doğan". Astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu Türkler, büyük şenliklerle " akçam ağacı" altında kutluyorlar. Güneşi geri verdi, diye Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları tanrıya gitsin, diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar; dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar tanrıdan... İnanca göre, bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş. Bu bayram için evler temizleniyor ve güzel giysiler giyiliyor; ağacın etrafında şarkılar söylenip oyunlar oynanıyor.
Yaşlılar, büyükbabalar ve nineler ziyaret ediliyor; aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. ( Yedikleri, yaş ve kuru meyveler yanında, özel bir yemek ve bir tür de şekerleme.) Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömrün çoğalacağına, uğur geleceğine inanıyorlar... Yazılana göre, " akçam ağacı " sadece Ortaasya'da yetişiyormuş. Mesela, Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden, bu olay Türklerden Hıristiyanlara geçmiştir; Hıristiyanlar, Hunların Avrup'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek almışlardır bu töreni, deniyor. İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok! Doğum, güneşin yeniden doğuşu.
Meydan Larousse'ta, İsa evrenin nuru olarak algılanıyor ve bu olayın pagan halklardan alınıp İsa'ya yakıştırıldığı yazılıyor. İnternet'te yazıldığına göre, İmparator Kostantin (324-337) zamanında İznik'te toplanan konsülde, 22 Aralık'ta güneşin doğumu için yapılan bu " pagan bayramı" İsa'nın doğumu olarak 24 Aralık'a alınıyor ve buna da "Noel Bayramı" deniyor. ( Batı kilisesi [yani Katolikler], 25 Aralık'ta kutluyorlarmış bunu.) Çam süsleme ise, ilk olarak 1605'te Almanya'da görülüyor ve oradan Fransa'ya geçiyor.
Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını göçebe ve ilkel (!) olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş! Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı'ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak! Belki de yazının ve dillerin anasının da Türkler olduğu kanıtlanacak.
Muazzez İlmiye Çığ
Sumerolog
Noel Bayramının Kökeni Türkler!
İnanabilir misiniz, yüzyıllardır Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı "Noel Bayramı "nın çok eski Türklerin "yeniden doğuş bayramı" olduğuna? Nereden nereye; inanılacak gibi değil, değil mi?
Ben de ne yazık ki yeni öğrendim. Bu senenin galiba ilk başlarında idi... Adnan Atabek imzalı bir e-mail aldım. Yazı bana çok ilginç gelmişti ve Hıristiyanların Noel Bayramı'nın tamamıyla Türklerden alınmış olduğunu gösteriyordu! Fakat üzerinde durmaya vaktim olmadı; bir de Noel zamanına doğru ele almayı düşünmüştüm. Bu arada, Türk devletlerinden başka birilerine de aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Yanıt - İran'ın Azerbaycan bölgesinden- İsmail Bey'den geldi. İsmail Bey'in verdiği yanıtın -tam olarak aynı olmasa da- gelen mektuptaki anlatıya çok uyduğunu gördüm.
Olay şöyle:
Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir " akçam ağacı" bulunuyor. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen'in sarayına kadar uzuyor ve buna " hayat ağacı" diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde bulabiliriz. Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor.Türklerde güneş çok önemli.
İnançlarına göre, gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece, gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir " yeni doğum" olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı "Nardugan". "Nar=güneş ", "tugan/dugan" da "doğan". Astronomik olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, günler uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu Türkler, büyük şenliklerle " akçam ağacı" altında kutluyorlar. Güneşi geri verdi, diye Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları tanrıya gitsin, diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar; dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar tanrıdan... İnanca göre, bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş. Bu bayram için evler temizleniyor ve güzel giysiler giyiliyor; ağacın etrafında şarkılar söylenip oyunlar oynanıyor.
Yaşlılar, büyükbabalar ve nineler ziyaret ediliyor; aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. ( Yedikleri, yaş ve kuru meyveler yanında, özel bir yemek ve bir tür de şekerleme.) Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömrün çoğalacağına, uğur geleceğine inanıyorlar... Yazılana göre, " akçam ağacı " sadece Ortaasya'da yetişiyormuş. Mesela, Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden, bu olay Türklerden Hıristiyanlara geçmiştir; Hıristiyanlar, Hunların Avrup'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek almışlardır bu töreni, deniyor. İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok! Doğum, güneşin yeniden doğuşu.
Meydan Larousse'ta, İsa evrenin nuru olarak algılanıyor ve bu olayın pagan halklardan alınıp İsa'ya yakıştırıldığı yazılıyor. İnternet'te yazıldığına göre, İmparator Kostantin (324-337) zamanında İznik'te toplanan konsülde, 22 Aralık'ta güneşin doğumu için yapılan bu " pagan bayramı" İsa'nın doğumu olarak 24 Aralık'a alınıyor ve buna da "Noel Bayramı" deniyor. ( Batı kilisesi [yani Katolikler], 25 Aralık'ta kutluyorlarmış bunu.) Çam süsleme ise, ilk olarak 1605'te Almanya'da görülüyor ve oradan Fransa'ya geçiyor.
Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını göçebe ve ilkel (!) olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş! Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı'ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak! Belki de yazının ve dillerin anasının da Türkler olduğu kanıtlanacak.
Muazzez İlmiye Çığ
Sumerolog