22 Ocak 2009 Perşembe

Engelli Öğrenciler Bilişimci Martı olarak uçuşa geçiyor!




Değerli Dostlar,
Heyecanlı bir dönem yaşıyoruz. Bir tarafta ilk ve orta öğretimdeki öğrenci ve öğretmenlerimizin yarı yıl tatili öncesi yoğun koşturmacası, projelerin toparlanması ve tatil hazırlıkları; diğer yanda da üniversitelerin final sınavlarının yoğunluğu ve tatile çıkış...
Tüm bunların arasında bizler de 6. Uluslararası Bilişimci Martı projemizin yol haritası çalışmalarını tamamlamaya çalışıyoruz. Bu sene projelerimize "engelli" öğrencileri katmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bugün Vezneciler İşitme Engelliler İlköğretim okulu'nda ilk kez bir engelli öğrenci grubuyla bir paylaşım toplantısı gerçekleştirdik. Değerli lider müdürleri ve öğretmenleri başkanlığında yapılan bu ilk çalışma bende hem ümit ve hem de bu projeleri daha önce başlatmış olmam gerektiği duygusunu yarattı.
Sivas, Antakya, Burdur, Muğla, Istanbul, Hindistan-Lucknow ve Güney Afrika-Pretoria'dan çalışmalarımıza katılan tüm Bilişimci Martı ekiplerimize başarılar diliyorum.
Hayal KÖKSAL

15 Ocak 2009 Perşembe

OKUL SAHİPLERİNE...


DEĞERLİ DOSTLAR,

SİZE BİR TEKLİFİMİZ VAR:


Tümüyle “Kalite Okulu” olmaya kararlı, değişimi farklı bir şekilde yaşamaya aday bir okulun danışmanlığı ve/ya yönetimi için görüşmelerimiz sürüyor.

İstanbul'da veya İstanbul dışında olup da;

“Ben okulumu tümüyle değiştirip; gerçek birer 'KALİTE İNSANI*' yetiştiren yapıya dönüştürmek istiyorum.” diyen


OKUL SAHİPLERİ, OKUL KURUCULARI, OKUL MÜDÜRLERİ;

LÜTFEN BİZİ ARAYIN, GÖRÜŞELİM.


Hayal KÖKSAL: 0 212 341 26 01 0 532 373 84 87
* "Kalite İnsanı" kavramını biliyor musunuz?

8 Ocak 2009 Perşembe

Katma Değer Sağlama

Değerli Dostlarım,
Yaşam sürüp giderken sorunları ve sevinçleri de beraberinde bizlere taşımada. Farkında olmadan yüzümüze gülücük ya da kederden eklenen minik çizgilerin gizemi burada yatıyor. Bu sabah aldığım e-postalar arasında yüreğimi titreten hoş bir iletiyi sizinle paylaşmak istedim. Çünkü bugünkü duygu ve düşüncelerimi yansıtıyordu. Bazı öğrencilerimden gelen meslekleri ile ilgili kaygı mesajlarına iyi bir yanıt diye düşündüm. Bir de kendimce birkaç satır karaladım hemen şuracıkta, içimden geldiğince, dilimin dödüğünce bir STK'da çalıştığım dostlarıma hitaben:
KATMA DEĞER
Bazen öylesine sahipleniriz ki herşeyi,
Aslında onları ödünç aldığımızı gün gelir unutuveririz.
Bizden öncekiler değildir sanki ona can verip katkı sağlayan,
Bizden sonra da kimse olmayacaktır...
Tek bizizdir onun hakimi ve sahibi!
Oysa ona kattığımız değerdir, bizi unutulmaz kılan,
Eklediğimiz birkaç küçük ayrıntı,
O zaman diliminde birlikte olduklarımıza verdiğimiz ruh ve güç,
Birlikte kotarılan, birlikte üretilen_İMECE'yle_
Ama asla yalnız başına değil!
Sonsuz sevgilerimle 6. Uluslararası Bilişimci Martı Projemize katılan 22 proje halkasının listesini de www.bilisimcimartilar.com adresinde görebilirsiniz. Sevgiyle ve mutlulukla kalın.
Hayal Köksal
Hayatta hiç bir şey için "Benimdir!" deme!!!
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş: - Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!... Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye... Oyun bitmiş, herkes dağı lmış ve bizim meraklı öylece kalmış, izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adamsa:
- Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek... demiş.
Seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun, ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş.
Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
- İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alır ım... demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş.
- Tamam seni işe alıyorum - Fakat benim yatacak yerim yok. - O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür.
- Adın neydi senin buraya yazalım... demiş. Aldığı cevap ise;
- William! William Sheaksper!... olmuş.
Bu hikaye hem insanı dehşete düşürücü hem de ilham verici. Sheaksper tiyatro yaşantısına bu şekilde başlamış. Tam kırk (40) yaşında... tiyatroyu o yıllarda tanımış ve büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Üstelik büyük bir fedakarlık göstermiş mesleği için. Meslek hayatı boyunca sadece üç saat uyuyarak yaşamını sürdürmüş. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor... Bu böyle sürüp gitmiş.
Sadece de ki: "YANIMDADIR."
Çünkü
Ne altın,
Ne toprak,
Ne sevgili,
Ne hayat,
Ne ölüm,
Ne huzur,
Ne de keder daima seninle kalır...
(Özlem Onur'dan gelen bu iletiyi bizimle paylaşan A.Yaylı arkadaşımıza teşekkür ederim.)

3 Ocak 2009 Cumartesi

Herkesin Yaşamı Aynı Değerde(mi)dir?










Değerli Dostlarım,
17-19 Aralık günleri arasında Maritus'ta yapılan "1. International Convention on Challenged Students Empowerment" etkinliğine giderken aklımda hep şu soru vardı: "Neden Maritus? Neden tanınmış bir büyük ülke değil?". Oraya gidip insanlarını tanıdıkça ve de engellilere gösterilen değere yakından tanık oldukça işin rengi de, benim sorularım da değişti: Bu kez ; "Gelişmiş görünen ülkeler neden barışı içselleştiremiyor? Her vatandaşına böylesine gönülden desteği veremiyor?" diye sormaya başladım.
Aslında bunun yanıtını sevgili Figen Atalay arkadaşım bugünkü Cumhuriyet Gazetesi'nin ekindeki sayfasında veriyor: Ülkedeki çok kültürlü yapı var ve hepsi barış içinde yaşıyorlar. Her dinin bayramında herkes tatil yapıyor. Adada Hindu tapınakları, cami ve kiliseler var. Bir zamanlar İngiliz ve Fransızlar arasında çıkan savaş (1810'larda) iki tarafın yaralanan iki komutanının aynı odada tedavi altına alınması gibi ilginç bir önlemle çözülmüş."
Aslında şimdi de yapılan o: Çok zenginle çok fakirin birlikte yaşadığı adada sosyal güvenlik; ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetleri ile dengelenmiş ve de barış zedelenmemiş. Nüfus 1 Milyon 200 Bin kişi. "Aaa böylesine küçük bir nüfusu yönetmek kolay!" dense de; "ENGELLİ" bireylere herşeyin bedava sunuluyor olması ve onların desteklenmesi için onlarca derneğin kurulması,; eğitim ve yaratıcılık programlarının oluşturulması herhalde ilk düşünülecek konulardan olmasa gerek! Hele ki bağımsızlığın 1968'de kazanıldığı, Cumhuriyet'in ise 1992'de kurulduğu bir ülkede. Marituslular bunu başarmışlar ve bu bilinci kazanan, karşılıklı haklara saygıyı hep önde tutan ülke de "Engelli öğrencilere Yetki Verme" konusunu ilk kez bir uluslararası konvanda tartışabilme özgüvenini ve de ayrıcalığını kazanıvermiş işte!
Maritus kendini kolay unutturmayacağa benziyor. Hâlâ adadan sevgi mesajları ve işbirliği önerileri almaya devam ediyoruz. Konvan genel koordinatörü Coco (Bay Mohundas Teeluck) Konvan sonrası raporlarını ve sıcacık ailesinin içten iletilerini göndermeye devam ediyor. Bize gelince yapacak çok işimiz var. İlk etapta "6. Uluslararası Bilişimci Martılar Proje"mize engelli öğrenci halkalarını da davet ederek işe koyulduk. Her ekip en azından bir engelli öğrenciyi içine alsa, farklı duygularla dolmaya başlayacak. Hindistandan CMS bir engelli ekibi oluşturup çalışmaya başladı bile. Kendilerini kutluyor; darısı bize diyoruz...
Yeni yıl öncesinde yazdığım bir güncemde Maritus'taki engelli öğrenci resimlerini sizlerle paylaşmıştım (Alt bölümlere inerseniz göreceksiniz.). Müzik ve yüzme engelli öğrencilerin en çok sevdikleri ve iç değerlerini paylaşabildikleri iki önemli konu. Bir üçüncüsü ise resim ve el sanatları. Maritus'taki konvan gecelerini renklendiren en önemli olaylardan biri de akşamüstü başlayıp gecenin geç saatlerine kadar süren Sega müziği ve ona eşlik eden engelli öğrencilerdi. Giyinip süslendiler, kız-erkek ayrımı yapmadan her yaş grubunda yüze yakın Marituslu engelli genç saatlerce konferans salonunda dans ettiler. Öylesine mutluydular ki! Ürettikleri el işleri ve yaptıkları resimler sonucunda her birinin ödül aldığı tören sırasında da... Konvanın ana ilkelerinden biri de _kalite felsefesi gereği_ katılan her bireye ödül vermekti: Yöneticiler öyle yaptılar ve iyi ki de öyle yapıldı: Işıltılı, mutlu ve sevgiyle bakan engellileri bu şekilde görmek pek de mümkün değil! Bir benzer sahneyi geçtiğimiz yıl Omurilik felçlileri Derneği'nin düzenlediği bir Feshane şenliğinde görmüş, kendilerini yürekten kutlamıştım. Benim önerim o etkinlikleri daha farklı bir formatla daha etkileyici olarak kamuya açmak, böylece hem çıtayı hem de toplum ilgi ve desteğini yükseltmek; aynen Maritusta yapıldığı gibi...
Toplumun desteği, hükümetlerin destek kararları ve uygulamadaki tutarlılıkları, aile sevgi ve ilgisi, bilinçli ve empatik öğretmen yaklaşımı, yüreklendirilen onlarca engelli genci birer Einstein, Hawking veya Helen Keller gibi hissettirmede... Bunu vurgulayan konuşmacıları ön sıradan izleyen engelli öğrencilerin gözlerindeki ışıltıyı görmenizi dilerdim. ben şahsen çok ama pek çok etkilendim.
Şimdi ülkemizdeki engelli kuruluşlarından beklentimiz; bu satırları okumakla kalmamaları, resim ve videolarla oluşturduğumuz zengin Maritus katoloğumuzu bizlerle izleyip bundan sonra daha neler yapılabileceğini daha derinlemesine tartışabilmek olmalı. Bu yazıyı sonuna kadar okuyan siz sevgili dostuma en derin sevgilerimi sunuyor; duygu ve düşüncelerinizi; hayal@hayalkoksal.com adresine yazacağınız iletiyle paylaşmanızı istiyorum.
Sevgiyle ve saygıyla kalın derken; engellerin beyinde_duygu ve düşüncelerde_ olmamasını diliyorum.
Hayal KÖKSAL
Resimler: F. Atalay