3 Aralık 2012 Pazartesi

ENGELLİLER GÜNÜ

TÜM ENGELLİ DOSTLARIMIZIN
"ENGELLİLER GÜNÜ"NÜ YÜREKTEN KUTLUYOR,
SADECE BİR GÜN DEĞİL HERGÜN
YANINIZDA OLUNMASI
DİLEKLERİMİ YİNELİYORUM.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Son Paylaşımlar...

Değerli Dostlarım,
Yılın son aylarında öylesine hızlı bir gündemle yaşıyoruz ki  Bloğumu aynı hızda yazamamaktan şikayetçiyim.  Bilmiyorum aynı durum sizin için de söz konusu mu? Derslerim proje sürecine girdiği ve bazı uzman arkadaşlarımın destek verdiği son iki haftada ailemize yeni bir birey katıldı, bizi mutluluklara gark eden! Bir torunumuz oldu tek çocuğumuz, kızımızdan. Allah miniğimize analı, babalı uzun ömürler nasip etsin. Torun sevgisi gerçekten söylendiği gibi müthiş bir duygu imiş. Darısı isteyenlerin başına.
 
Bu dönem vermekte olduğum iki dersi alan öğrencilerim toplam 30 İmece Halkası halinde çalışmaktalar. Yeni Eğitim Sistemi (4+4+4) ve sorunlarına odaklanan sunumlar 4 Aralık tarihinde başlayacak. Umuyorum ki çok verimli öğrenme ortamlarına ve fırsatlarına tanık olacağız genç öğretmen adayı arkadaşlarımla. Kendilerine başarılar diliyorum.
 
Bilişimci Martılar projesi son yıllardaki global finansal sıkıntılar nedeniyle  zorlayıcı olabilmekte. Altı yıl Microsoft Türkiye, birer yıl Muğla ve Sarıyer Belediyeleri ve arada iki yıl Hindistan, City Montessori School'daki dostlarımın destekleri ardından bu yıl sadece arşiv çalışması yapar, geçen dokuz yılın çalışmalarını derler toparlar kaynak kitap haline getiririm dediğim anda projeye katılım konusunda güçlü istekler beni yeniden yüreklendirdi. Bu yılı Projenin "GURUR YILI" olarak kutlayacağız. Katılım için öğretmen, öğrenci ya da idareci olmanız gerekmiyor. Bir iş sahibi, bir anne veya baba ve bir STK çalışanı bu süreci başlatıp yolculuğumuza katılabilir. Beş ana konuyla yola çıkıyoruz:
1. LİDERCE BAKIŞ: Var olan sorunlarımıza  ‘Lider gözlüğüyle’ çözüm arama.
2. ÇEVRECİ BAKIŞ: Çevre sorunları: Dünyamızı nasıl uzun ömürlü kılabiliriz?
3. ETİKSEL BAKIŞ: Bilişim, Etik ve Güvenlik.
4. AŞKLA BAKIŞ: Çatışma ve şiddet yaşadığımız sorunlara sevgi, barış  ve hoşgörü odaklı çözüm arayışı.
5. EMPATİK BAKIŞ: Engelli dostlarımızla engelliler için...
Sizleri de aramızda görmekten mutlu olacağız. Daha fazla bilgi için www.bilisimcimartilar.com adresimizi ziyaret edebilir veya e-posta veya telefon ile bilgi alabilirsiniz (hayal@hayalkoksal.com / 0 532 373 84 87).
Başvurular başladı ancak Başvuru Formlarını ve Protokolleri henüz siteye yüklemedik. Başvurular 4 Ocak 2013 tarihine kadar sürecek.
Çocuğunuzun sorun çözmesini, ekip ruhunu kavramasını ve teknolojiyi paylaşım ve yaratıcılık için kullanmasını istiyorsanız, haydi harekete geçin.
Bir başka paylaşımım da yıllar önce birlikte çalıştığım dostum Prof.Dr. Paul Silva'nın, farklı İngilizce öğretme tekniklerini uygulayan Akademisi ile ilgili. Verilen linklere girince programın yenilikçiliğine ve kolaylığına bayılacaksınız.. Kendisinden gelen bilgi şöyle:
 
Silva Academy
Emek Mh. Ordu Cd. Dönence Sk. No.36 Kat.4. Sancaktepe. İstanbul
Telefon ve Faks +90 216 621 27 58
SİLVA ACADEMY’DEN MÜTHİŞ KAMPANYA
ENGLISH DISCOVERIES İNTERAKTİF ONLİNE
BİR SENE BOYUNCA İNGİLİZCE KDV DAHİL SADECE 192.00TL!
SINIRLI SAYIDA YER! KAYDOLMAK İÇİN ACELE ET!
TANITIM VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN:
PROGRAMI DENEMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE GİRİN:
KULLANICI ADI ve ŞİFRE:
username: silva01
password: silva01
SINIRLI SAYIDA YER! KAYDOLMAK İÇİN ACELE ET!
Online Kayıt Formu: https://docs.google.com/spreadsheet/embeddedform?formkey=dExSN3lUTzlSOG1qY09ha0wwUHdtMXc6MQ
(NOT: Bu bilgiyi bu sayfadan aldığınızı belirtebilirsiniz.)
 
Hepinize güzel günler dileğiyle...
Hayal KÖKSAL

 

23 Kasım 2012 Cuma

Öğretmenler Günü


TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİN "24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ" KUTLU OLSUN, MUTLU GEÇSİN.
BU MESLEĞİN KUTSALLIĞI VE ONURUNU HİSSEDEBİLEN TÜM ÖĞRETMEN ADAYLARI VE ÖĞRETMENLERİMİZE SELAM OLSUN.
SONSUZ SEVGİ VE SAYGILARIMLA.
                                                                                                        DR. HAYAL KÖKSAL

28 Ekim 2012 Pazar

Cumhuriyet ve Bayram

Cumhuriyet ve Özgürlük; yaşamımızın devamını sağlayan "güneş" kadar önemli, olmazsa olmaz can kaynaklarımızdan.
HEPİMİZİN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN.
BİZE BU BAYRAMI HEDİYE EDEN ÇOK SEVGİLİ ÖNDERİMİZ ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINA ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUM.

3 Ekim 2012 Çarşamba

DERSLER BAŞLADI

Değerli Dostlarım,
Derslerin yoğun bir şekilde başladığı bu ikinci haftada;
Önce sanal bir konuşmacı_Prof.Evelin Lindner konuğumuz oldu. Bugün akşamüstü ise Johan Galtung BUPERC'in davetli konuşmacısı olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde bizlerle olacak ve "Çatışma Yönetimi" dersimi alan öğrencilerim için çok önemli olduğuna inandığım konuları anlatacak. Bu konuşma herkese açık. Sevgilerimle....
Hayal KÖKSAL
Boğaziçi University
Peace Education Application and Research Center
Cordially invites you to the conference on
"Possible Solutions to Contemporary
Conflicts in the Middle East:
A Transcend Approach "
by
Prof. Johan Galtung
Recipient of 1987 Right Livelihood Award,
“Alternative Nobel Peace Prize”
Moderator
Prof. Üstün Ergüder, Sabancı University
Commentators
Prof. Kemal Kirişçi, Boğaziçi University
Dr. Şahin Alpay, Bahçeşehir University
Dr. Mehmet Karlı, Galatasaray University
October 3rd, 2012 Wednesday
16:00-18:30
Boğaziçi University, South Campus,
 Natuk Birkan Building, İbrahim Bodur Hall

2 Eylül 2012 Pazar

1956-2012: 56 YILDA YAŞANANLAR

Değerli Dostlarım,
Bugün benim doğum günüm. Şanslı bir insanım zira bugünü doğumumdan ve varlığımdan dolayı mutlu ve keyifli olarak algılayan ve adlandıran çok değerli bir aileye, beni unutmayan dost ve akrabalara sahibim. Kardeş yakınlığında yüzlerce arkadaşım, 37 yılda sayısı hayli artmış olan sevgili öğrenci ve öğretmen dostlarım var. Yurt dışından bana ulaşan ve sabahın ilk saatlerinde Hindistan'dan, Nepal'den sonra da İngiltere, Amerika ve Norveç'ten arayan dostlarımı unutmam mümkün değil. Onlar da bu kocaman ailenin birer ferdi.
Her yıl bu sevgili kocaman aile beni mutlu edecek türlü şeyler yapar, gerek işitsel gerekse görsel olarak duygusal anlar yaşamama ve mutluluğun üst sınırlarında dolaşmama yol açarlar. kendilerine yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varlar ve benimleler. Hepsini, hepinizi çok seviyorum.
Bir de bugünün bireysel ritüelik yanı var. Özelime de girse bazı yönlerini sizlerle paylaşmak hoşuma gidecek. Örneğin son yıllarda beğendiğim bir şeyi kendime hediye etmeyi alışkanlıklarım arasına aldım. O gün kendimi mutlu ve keyifli hissetmek adına ayrı bir çaba harcamayı da görev bildim. Bazen gecesini, bazen gündüzünü bazen de tüm günü programlamak hoşuma gidiyor. Böylece sevgili eşimi ve kızımı sıkıntıdan kurtarmış olduğumu düşünüyorum. Ne de olsa bir Başak kadını olarak mükemmeli arayan ve bu yönüyle de çevresindekileri bazen yoran ve zorlayan biri olduğumu biliyorum. :)
Son yıllarda güne _özellikllikle doğduğum saat olan 8.35'de_ beni doğurdukları için değerli anneciğime ve babacığıma teşekkürlerimi sunarak başlıyorum. Beni yetiştirdikleri, öğretmen olmam için yüreklendirdikleri, eşimi seçimim konusundaki yüreklendirmeleri ve onayları ve ölene dek hep yanıbaşımızda olmaya çalıştıkları için! Dualarım daima onların huzur içinde ve ışıklar içinde yatmaları için...
Geçen yılın değerlendirmesi ritüelimin diğer bir ayağı. Geçen yılın artıları, yani neler öğrendim, neler edindim, ne yararlıklar sağladım önce aileme, sonra ülkeme ve sonra da tüm insanlığa... Geçen yılın deltaları; yani bu yıl neleri yapmamam ve nelere daha fazla ağırlık vermem gerektiği, yıl boyunca yaşadıklarımın bana mutluluk vermeyen, beni dıygusal olarak aşağıya çeken ve hatta hasta hissetmeme olan olayları ve kişileri. Dostlarım; yeni kazandıklarım ve elveda demem gerekenler! Benimle dost olmayı hak etmediklerine kanaat getirip yollarımı ayırmam gerekenler ve dostluğunu bir kez daha bana hissettirip yaşamıma girdiğine, benimle olmaslarından büyük bir mutluluk ve onur duyduklarım; benim enerji kaynaklarım. Çalışmama aşk katanlar. Yolumu kolaylaştıran, ruhumu aydınlatan ve imeceyle birlikte gelişmeye, yaşama, barışa birlikte katkı sağlamanın gereğine inananlar; DOSTLARIM! Önümüzdeki yıl planlarımın içine katacağım, birlikte yol almayı istediklerim ve önümdeki olası engeller, hendek ya da direkler. Bazen de engerekler! Sevgi ve paylaşımı değil kıskançlık, haset ve  yıpratma zavallılığını seçenler: DOSTUM OLMAYI HAK ETMEYEN ya da İSTEMEYENLER!  Yani sizin anlayacağınız yıllardır "Stratejik planlama" konusunda çalışan biri olarak SWOP Analizi yapmaya önce kendimden başlayarak yol almak ve bunu her yıl aynı günde gerçekleştirmek!
Bu yıl cuma akşamı yani Ağustos ayının son günü aile kutlaması ile başlayan kutlamalarımız, 2 Eylül akşam yemeği ile son buldu. Bu üç gün boyunca en çok yapmayı sevdiğim şeyleri yapmaya çalıştım. Sanırım yaşım arttıkça, kutlama gün sayısı da artıyor. Eskiden olsa üç gün ayırmak böyle bir olaya komik gelirdi. Oysa; bir günü çocuklarımızla birlikte olmaya, bir günü dostlarla bir günü de eşimle başbaşa olmaya ayırdık bu yıl. Üç günde dört film izledik. En çok sevdiğim şeylerden biri çünkü sinema. Tek tek, gelen kutlama mesajlarını yanıtladım her bir dostu gözümün önünden geçirerek ve gülümseyerek! Ne çok dost biriktirdiğime ben de şaştım. Öğrencilerimin yıllar öncesinden gelen gülücükleri ve seslenişleri kalbimi ısıttı, gözlerimde nehirler çağlamasına neden oldu. Çok keyiflendim, çok mutlu oldum. Bir kez daha şükrettim öğretmen olduğuma, hepinizi bu kadar sevme gücü verdiği için de Yaradan'a...
Sonra farklı birşey daha yapmak geçti içimden. Tüm yılları önemli olaylar sırasına dizmerk istedim. Aslında 56 bile kalabalık bir olaylar sayısı ama gelecek yıllar için bir döküm yapmaya başlamak da gerek, değil mi?
 
1956'dan 2012'ye: 56 YIL
2 Eylül 1956, Pazar sabahı, saat 8.35'de
Balıkesir'de Vilayetin arka sokağındaki evinde anneannemin doğmuşum.
En iyi bilinen ebesiymiş şehrin, ebem!
Annem 25 inde, babamsa 30'unda
Ailenin ilk kızı olarak gelmişim dünyaya.
Asker baba ne demekse şimdi, benim için de aynıydı.  
Ben de aynı ayrılık yazgısını taşımışım:
Beni 4 aylık görmüş babam ilk kez!
Bir kurs sonrası koşmuş yanımıza annemle benim ve
Şu dizeleri yazmış gri nüfus cüzdanımın arkasına:
Çok zengindir Hayâlim,
Hep onunla çarpar kalbim.
Dünya durdukça;
Ben, sen ve yaşasın Yârim!
Niğde-Ulukışla, Balıkesir-Sındırgı derken...
Bingöl-Karlıova'ya düşmüş yolumuz sonrasında.
Karlar altında 800 can içinde ben
Çözmüşüm okuma-yazmayı 4 yaşında aniden!
İyi bir öğretmendi babam, annem ise mükemmel bir yol gösterici
Şanslıydım dedim ya yukarda...
Sonraki durağımız Manisa.
İlkokuldan Orta sona kadar mutlu bir çocukluk yaşadım üzüm diyarında.
Yüksel öğretmenimle Seniha Öğretmenim yaşam mimarlarım oldu ailemin yanısıra...
Bisikletin tepesinden inmemeyi seçtiğim,
İpekböceği beslemek adına dut ağaçlarından inmediğim dönem!
Sonrasında bir tayin daha: Haydi Kütahya'ya...
Orta üç ve Lise bir derken... Gediz depremiyle sallandı her yer.
Dayanamayıp gezginliğe babam taşıdı bizi memleketimiz Balıkesir'e.
1972-73 Koray Lisesi yılları.
Dikkat ettiniz mi taşınma sürelerimiz, neredeyse 2 yıl ve
Her nakilde yeniden yeniden uyum savaşı_hem çevreye hem okula ve hem de arkadaşlara...
İşte bu nedenle kalıcı bir okul arkadaşlığı keyfim olmadı,
Özendim hep; ilkokuldan başladık üniversiteyi beraber bitirdik diyenlere.
Ancak bir avantajı oldu bu işin;
Uyum sağlamayı ve çabucak  iletişim kurma becerisini edindim.
Her yeni okulda kendimi tanıtma savaşı verirken,
Yeni coğrafyalarda farklı kültürel değerlerimizi öğrendim. 
Benim için Türkiye sadece İstanbul ya da Ankara değil!
Sorun bana yukardaki illeri, ilçelerini, insanlarını ve yemeklerini
Sonrasına Kars'ı, Antep'i de ekleyin. İşte size koca bir Türkiye haritası
Ne zaman ki bitti ülkemzdeki şehirler, O zaman gördüm kendimde yurtdışna çıkış hakkı
Ki bu 1995 yılına denk gelir.
Geri dönelim biraz, kaldığımız yere:
Balıkesir Koray mezuniyeti sonrası,
Açıldı önümde İzmir, Buca yolları.
İlk kez ayrıldım ailemden diye ağladım önceleri
Ne de olsa yatılılık zor; özünde yatan ayrılık ve hüzün.
1976 yılında mezun olurken İngilizce Öğretmeni olarak,
Kolumdaydı eşim, babamla meslektaş!
Aldı beni Buca'dan götürdü Tuzla'ya;
İlk öğrencilerimi tanıdığım, sevdiğim, unutamadığım o küçük okula
İki yıl keyifle geçti, stajyer derken asil öğretmen oldum, mutlulukla.
Tam bebeğim yoldayken tayin göründü bize,
Geçti 1978-1981 yılları Ardahan-Göle'de!
Gittim ağlayarak çünkü kızımı bırakmıştım anneme_Balıkesir'e
Döndüm ağlayarak; çünkü çok büyük deneyimler yaşamıştım sevgili öğrencilerimle!
Yine Tuzla, yine aynı okul, yeni ilk gözağrısı öğrencilerimle beraberim derken...
Ancak dayanabildim 1985 yılına kadar, yaşamımı zindan eden bazı idarecilerden.
Anlamıştım 10 yıl benim için yeterdi orta öğretimde,
İki hizmetiçi eğitimle buldum kendimi üniversitede!
Tam başlamışken İstanbul'da Mastır'ıma,
Tayin geldi yukardan yine düştük yollara.
Bu kez hedef Gaziantep'ti ve bizi 6 yıl konuk edecekti.
Zorlu yıllar geçirdik kızımla ben eşimin görevi yüzünden ama
En büyük destek geldi hep Antepli hemşehrilerimden.
Kalite Yönetimiyle tanışmam orada oldu, Mastırı orada bitirdim Doktora'mı da..
Hatta 18 saat yolu göze aldım tamamlamak için son üç seneyi.
Döndük geldik sonunda İstanbul'uma, yeni umutlar yüreğimizde:
Marmara, Kültür, Yıldız, Bahçeşehir, Yeditepe, derken farklı yıllarda,
Çalışıyorum 1997 yılından bu yana şu anki konumumda!
Kalite odaklı çalışmalar döndü barışçı ve yenilikçi sevdalara
Bu yıl yeni bir sevda var kafamda.
O da nedir derseniz? Sürpriz! Ama söz! söyleyeceğim Kasım ayında!
Beni ben yapan; her dosta, düşmana; toza, toprağa ve taşa, daha ne diyeyim kardeş;
SELAM OLA!
Hayal Köksal
 
 
 

11 Ağustos 2012 Cumartesi

HAYAL'DEN GERÇEĞE...: Yazın Getirdikleri

HAYAL'DEN GERÇEĞE...: Yazın Getirdikleri: Değerli Dostlar, Sosyal Medya, özellikle de Face Book ne kadar çok zamanımızı alıyor, hiç farkında mısınız? Eski dostları bulmak adına ve ...

Yazın Getirdikleri

Değerli Dostlar,
Sosyal Medya, özellikle de Face Book ne kadar çok zamanımızı alıyor, hiç farkında mısınız? Eski dostları bulmak adına ve kolay kullanma yöntemleri ve eğlencelikler açısından gerçekten çok yararlı, eğlenceli ve de bir o kadar kullanımı kolay, pratik bir paylaşım ağı. Kendinizi kaptırıp gidiveriyorsunuz. Bir tıkla koca bir grubu beğeniyor ve onun paylaşım ağına kabul olunuveriyorsunuz. İstediğiniz tarz müzik elinizin altında. Herkesin yaşgünü sanki hafızanızda, unutmanız, kaçırmanız olanaksız! Herşeyin ve de Özelinizin ortalığa dökülmesi pek de derdiniz değilse ya da şifreleme, engel koyma oyunlarını biliyorsanız sorunsuz bir oyun alanı, bu ortam.
Ancak bu Bloğuma yazdığım tarihlere bakınca konunun şuna benzediğini fark ettim: Bir kitabı kağıt kalem kullanarak yazmak veya bilgisayar kullanarak yazmak! Ne kadar ihmal etmişim bu sayfamı!Deneyenler bilirler; birinde herşeyi yazıp, çizmek, geriye dönmek, düzeltmede sorun yaşamak varken, diğerinde teknoloji sizin yerinize herşeyi tuşlar aracılığıyla hallediveriyor o koskocaman güçlü hafızasını da kullanarak! Öncekinde tüm iş sizin beyninize ve el kaslarınıza düşerken yani onları ince ince kullanırken, sonrakinde farkında olmadan çağın müthiş zeki robotunun ellerine düşüverdiğinizi fark ediyorsunuz. Artık el yazınız sizi terk etmiş, not tutma alışkanlığınız yitmiş ve kıvrak zekânızın yerinde yeller esmektedir. Biraz acımasız bir eleştiri oldu galiba ama, son zamanlarda kağıt ve kalemlerimi özlediğimi hissettiğim için bunları yazma gereği duydum. Şu an yazmakta olduğum bir Blog ama o bile sosyal paylaşım ağlarının arasında en klasiği gibi durmakta benim için. En azından bir açık sayfayı kendim donatıyorum, harf tuşlarına basarak. Tümcelerimin tam olması, kısaltılmış Türkçe-İngilizce ve simge dilinden uzak olmam gerekiyor. Yani biraz daha kalem-kağıt dünyasına yakın gibi hissediyorum kendimi Blog yazarken.
Bizim yaş grubumuz, yani yarım yüzyılı tamamlayıp çizginin öbür tarafına çoktan atlamış kişilerden bilgisayarı, interneti ve diğer sosyal medyayı kullananların sayısı çok fazla değil. Öğrenip kendini geliştirenler bu alışkanlığa ya fena halde tutulup aşka düşüyor ve reel dünyayla ilişkilerini  kesip ekranla iyice ahbap çavuş haline geliyorlar; ya da karınca kararınca işi götürüyorlar bu dünyadaki gelişimden kopmadıklarını göstermek istercesine. Diğer ilgi alanları öksüz, sevdikleri yalnız kalmıyor böylece. Diğer grup ise teknolojiye karşı olduklarını alenen beyan ederek bir şekilde öğrenemedikleri veya öğrenmek istemedikleri bu dünyayı  dışlıyor, kınıyor, karalıyorlar. Ancak İnternetin her ortama hızla yayılması onları tedirgin ve rahatsız etmiyor da değil! Tüm zorlukları çekip gişe kuyruklarında fatura ödeme yada banka işlemlerini kotarma savaşında zamanlarını yitiriyorlar. Bu da onlara zor geliyor.
Siz hangi gruba dahilsiniz, bilmiyorum ama teknoloji odaklı dersler veren ve öğretmenlerin yenilikçi olma yolunda hiç değilse ders saatlerinin %35'ini Bilişim Teknolojilerini kullanarak zevkli ve verimli hale getirmelerini öneren ve öğreten bir eğitimci olarak ben, son zamanlarda teknolojiden uzaklaşıp kendimle, çevremle ve el becerilerime odaklı yanımla başbaşa kalmayı yeğlemeye başladım. Ne zaman dizüstü bilgisayarımın başına otursam uçan saatleri hissetmez, işimi bitirmeden ya da kafamdakini yazmadan başından kalkmazdım. Şimdi ise aniden kapatıp başka şeylere yönelmeyi seçtiğimi fark ediyorum. "Sonra yazarım" veya "Farklı bir şekilde tamamlar, paylaşırım" fikri ağır basıyor.
Bu seneki Yaz Okulu sonundaki öğrencilerimden aldığım yansımaların başında "Teknolojiyi en iyi kulanan Hocalardan biri olmam!" övgüsü var. Herşeyi elektronik ortamda paylaşan, öğrenci e-postalarını dakika sektirmeyen, final sınavını bile elektronik Ürün Dosyası olarak CD'de isteyen ve de konuk konuşmacılarını bile Skype Konferans sistemiyle ağırlayan bir hoca. Üstüne üstlük hem de bu yaşta! Öğrencilerin çağdaşlığı öğrenmelerine rol model olma gereği böyle davrandığımı biliyorum. Ancak onlardan birer öğretmen adayı olarak istediklerim çok da teknoloji odaklı değildi özünde: CV'leri yanında bir dosya dolusu sosyal etkinlik, konser, sinema, tiyatro ve kitap özeti de istendi onlardan. Teknolojiyi tek kullandıkları şey tüm bu etkinliklerin listesini word dosyasında yazıp CD'ye yüklemekti, diğer proje ve çalışmalarının yanında. Yani aslında işin özü, o etkinlikleri bedenlerini, ruh ve beyinlerini aynı anda kullanarak uygulayarak yapmaktı; yaşayarak öğrenmelerine katkı sağlamaktı! Kaçı böyle algıladı tam olarak bilemem! Ancak bu Yaz Okulu'na katılan öğrencilerimin kitaptan okuyup öğrenerek edinilecek bilginin yanında yaparak yaşayarak öğrenmenin de önemli olduğunu öğrenmeleri gerekiyordu, sanırım öğrendiler de. Bence bu şimşeği çaktıran en önemli olay ise Köy Enstitüleri Felsefesini ve gerçeğini öğrenmeleriydi; çeşitli belgeseller ve nesneler yoluyla...
Öğrenmek çok güzel, hem de yaşam boyu sürecek bir güzellik. Ancak iş 'öğretme'ye dönünce, ancak yıllar içinde öğrencilerinizden öğrendikçe ve gereksinimlerine odaklı yönlendirme yapabildikçe çok iyi öğretebildiğinizi, gerçekten "İyi bir öğretmen!" olduğunuzu anlıyorsunuz. Bunu bana öğreten ve 37 yıldır bu kutsal mesleği yapmama neden olan çok değerli öğrencilerimi en içten sevgilerimle kucaklıyorum. Yolları açık olsun, vicdanları da tertemiz!
Hayal KÖKSAL

6 Temmuz 2012 Cuma

Stresle Başa Çıkmanın Altın Kuralları

Değerli Dostlarım,
Her türlü rahatsızlığın temelinde yatan ve insanları mutsuz eden STRES konusunda sevgili M. Sazak öğretmenimizden gelen bir listeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Stressiz ve gönlünüzce yaşadığınız keyifli ve sağlıklı günler diliyorum.
Hayal KÖKSAL
·        Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.
·        İlaçla yaşamaktan kaçının.
·        Randevularınızı önceden ayarlayın.
·        Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
·        Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.
·        Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
·        Daha sık "hayır" deyin.
·        Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
·        Zamanınızı israf etmeyin.
·        Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.
·        Kötümser insanlardan uzak durun.
·        Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
·        Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
·        Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
·        İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.
·        Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
·        Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
·        Gülümseyin.
·        Bebekleri gıdıklayın.
·        Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.
·        Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin. Bazı şeyleri de bilmeyin.
·        Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
·        Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
·        Arada bir çarşı hamamına gidin.
·        Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.
·        Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.
·        Kendinize güvenin.
·        Nüktedan olun.
·        Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
·        Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
·        Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.
·        Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
·        Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
·        Arada bir şiir okuyun.
·        Kendinize bir demek çiçek alın.
·        Bir çiçek koklayın.
·        Yardım istemekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.

·        Görünüşünüze özen gösterin.

·        Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.

·        Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.

·        Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.

·        Resim ve heykel sergilerini gezin.
·        Ayakkabınızı boyatın.
·        Berbere gidin.
·        Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
·        İyi bir müzik dinleyicisi olun.
·        Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
·        Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.
·        Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin; gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
·        Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.
·        İşe erken gidin.
·        İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
·        Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.
·        Kırlarda dolaşın.
·        Maça gidip bağırın.
·        Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
·        Teşekkür edin.
·        Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
·        Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.
·        Başkalarını adam etmekten vazgeçin.
·        Severken karşılık beklemeyin.
·        Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
·        Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
·        Şişmanlamayın.
·        Hatıra defteri tutun.
·        Káğıttan bir uçak yapıp uçurun.
·        Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın.
·        Mutlaka yeterince uyuyun.
·        Az konuşun, çok dinleyin.
·        İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.
·        Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
·        Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
·        Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.


24 Haziran 2012 Pazar

Yaz Okulu Başlıyor...

Değerli Dostlar,
Yarın Yaz Okulu ile birlikte yeni öğretmen adayı gençlerle tanışacağım. Şu an kayıtlı 40 öğrencim var. Onlar beni ben de onları tanımak için, karşılıklı sabırsızlanıyoruz sanırım. Sıcakların arttığı şu günlerde tatil yapmak varken bu da nereden çıktı diyebilirsiniz. Size söyleyebileceğim tek şey var:  Bahar döneminin bittiği 9 Haziran tarihinden bu yana hastalıktan başım kurtulmadı desem... Yaptığım kısa süreli tatil planlarımı uygulayamadım desem, beni anlar mısınız? Ben çoğu kimsenin dediği gibi iflah olmaz bir işkoliğim sanırım. Ya da yeni dostluklar, yeni paylaşımlar ve kurulan güçlü bağlar vazgeçilmezim, kimbilir?
Boş geçen her dakikanın yaşamdan çalınmış, heba olmuş değerler olduğunu düşünürüm hep. Şu iki haftada yaptığım iki önemli iş var: iki konferans ve panel konuşmacılığıyla okuduğum 3 kitap. En beğendiğim Buket Uzuner'den "Su". Her kitabında olduğu gibi yine elimden bırakamadım. "The Art of School leadership" diğer bir cazip kitap oldu, dersimde kullanacağım. Beki Erikli'nin "Meleklerle Yaşamak" farklı bir boyuttaydı. Ahmet Ümit'in tarihi romanı ise son sayfalarında...
Yarın sizinle dersimle ilgili ilk düşüncelerimi paylaşacağım. İyi bir hafta başlar umarım hem bizler hem de tüm dünya insanları için. Savaşın kıyısına gelip gelip giden ülkeler arasında önde gidenlerdeniz sanırım. Savaşın sadece savaşanlar için değil; hem geride kalanlar ve hem de çevre için büyük yıkım olduğunu asla unutmamak gerek! En içten sevgilerimle...
Hayal KÖKSAL

11 Haziran 2012 Pazartesi

Dönütler Devam ediyor...

BİR BAŞKA YANSIMA
“Şiddetsiz Eğitim / Non-violence in Education” okul hayatım boyunca , 6 seneyi doldurduğum bu süre zarfı içerisinde , iyi ki almışım dediğim derslerden birisi oldu . Bazı dersler vardır, öğrenciye ciddi anlamda bir şeyler katar , bazı dersler ise öğrenci için sadece geçmek amaçlıdır. Benim için bu ders , bana kattıkları açısından önemli bir ders oldu . Neler mi öğrendim ?Öncelikle hoşgörü , sevgi , saygı çerçevesinde, bir bütün halinde kaynaşarak  ders yapılabileceğini öğrendim .Diğer aldığımız tüm derslerde öğretmen öğrenci ilişkisi pek yoktu. Varsa da sadece soru sorma , soruyu cevaplama çerçevesinden çıkmayan bir ilişki içerisinde gerçekleşti . Ancak bu ders bana üniversite hayatının güzel tarafını da gösterdi . Bu ders isteyerek gittiğim çok nadir derslerden birisi oldu .Çünkü derste pozitif bir enerji söz konusuydu , öğrenme ortamı oldukça interaktifti , yaptığımız beyin fırtınaları düşünüce , birlik olunca ortaya neler konulabileceğinin bir göstergesiydi .6 senedir  ilk kez aldığım bir derse  konuk hoca geldi , ders değil sanki bir panel havasındaydı.Dersin konusu ise ayrı bir öneme sahip; Eğitimde şiddetsizlik. Özellikle ülkemiz koşullarını düşünürsek, şiddet gibi büyük bir problem için, yayımlanmış bilimsel makaleleri referans alarak sebeplerini ve çözüm önerilerini ortaya koyduk . Ortaya çok güzel öneriler çıktı. Dersteki sunumların puanlandırılmasında öğrencilerin de katkısı olması ne kadar demokratik, öğrenci merkezli bir eğitim ortamının olduğunun göstergesi.Tabi ki bu dersin oluşumunu sağlayan, öğrencilerine her şeyi sıfırdan başlatıp , gerekli yerlerde yardımını sağlayan, öğrencilerini sadece öğrenci olarak değil aynı zamanda birer evlat, arkadaş gibi gören hocamızın, barış ve şiddetsizlik üzerine uzun yıllar akademik deneyimi olması sayesinde sayesinde biz bu dersten bu kadar verim aldık. Bu açıdan, bu okuldan sizden ders alıp mezun olduğum için çok şanslıyım . Akademik hayatına devam eden arkadaşlarımın sizden ders almasını önermeliyim diye düşünüyorum.
                                                                                                                 M. U. Kocatürk