31 Mart 2009 Salı

Bir YİBO İmece Halkası

Sevgili Dostlar,
Üstteki resim Ağrı, Diyadin, Yatılı İlköğretim Okulu'nda üstün gayretleriyle bir kütüphane yaratan Nilüfer öğretmen ve öğrencilerinin İmece Halkası çalışmasına ait. Bu resmi görünce yazın yazmış olduğum bir şiiri paylaşmadan edemedim.
Sonsuz sevgilerimle...
Hayal KÖKSAL
İMECE HALKASI
"İnsan olmak" bu işin ilk hecesi,
Memnuniyet; sonucu, bekleneni,
Elele vermek birlikte
Canı, cananı, karşıtı ve küskünüyle...
Elde "veri", gönüllerde "sevgi" ve önde "gerçek lider"iyle...
***

Her dem "gönülden inanmak,inanç" gerek,
Aldatmak yok; "yalan" da ne demek!
Lakin var tabii ki birazcık; "Tatlı Rekabet",
Küsmeden, darılmadan; maksat; "üretmek ve ilerlemek"!
Anla artık "İmece"yi; "Birliktelik ruhu"nu.
Sakın usanma, yılma,küsme, bıkma, devam et; araştır ç/evreni
Iskalamazsın olmayı inan bu yolla; "Toplam Kalite İnsanı".
Hayal Köksal, 7 Ağustos, 2008, İstanbul

29 Mart 2009 Pazar

İnternet Haftası Başlıyor...

Sevgili Dostlarım,
Yaşamımızın önemli bir bölümüne gelip yerleşen İnternet kullanıcılığı 12 Nisan'da Türkiye'de 16. yaşını tamamlamış olacak. Televizyonu bile üniversite yıllarında görmüş bizim yaş grubumuz için internette sörf yapmak kadar şu an bu tür bir bloğu hazırlıyor olmak bile hayal gibi! Ne kadar büyük bir değişim içinde olduğumuzu sanırım sizler de bu tür teknolojik araçlardan anlıyorsunuz. Sevgili Mustafa Akgül Hocamdan gelen çağrıyı kutlama haftasından önce paylaşmanın daha akılcı olduğunu düşünüyorum. Üstteki resim Ağrı'nın Diyadin ilçesinde öğretmenleriyle interneti etkin olarak kullanıp projeler gerçekleştiren YİBO öğrencilerine ait. Kendilerini kutluyorum. Lütfen konunun önemine uygun paylaşımları çevreniz ve öğrencilerinizle yapınız. Sevgilerimle....
Dr. Hayal KÖKSAL


İnternet Haftası Aktif katılım Çağrısı
www.internethaftasi.org.tr
Türkiye İnterneti 12 nisanda 16. yılını doldurmuş olacak. Türkiye İnternet Kamuoyunu, bu gerçeleşecek 12. İnternet Haftasını, tüm ülkede İnternete verdiğimiz öneme yakışır bir şekilde; interneti savunmaya, interneti konuşmaya ve bu doğum gününü kutlamaya çağırıyoruz. Tüm kesimlerden, Üniversiteler, Ticaret ve Sanayi Odaları, Çiftci Birlikleri, Ziraat Odaları, Mühendis Odaları, Barolar, Tabib Odaları, Bankalar Birliği, Noterler Birliği, Organize Sanayi Bölgeleri, Yerel Yönetimler, İnternet Cafeler, Okullar, Kaymakamlıklar, Valilikler, Bakanlıklar, tüm kamu yönetimi, özel sektör, internet şirketleri, Bilişim/Bilgi/İletişim STK'ları, Demokratik Kitle Örgütleri, Bilişim Klüpleri, Tüm Medya Kuruluşlarını, Bireyleri bu İnternet Haftasını tüm ülkeyi saran bir İnternet Şenliğine, Bilgi Toplumu, e-dönüşüm, e-türkiye ve e-devlet kavramlarının geniş kitlelerle tanıştırıldığı bir İnternet ve Bilişim Fırtınasına döndürmeye çağırıyoruz.
Bu yılki İnternet haftası 6-21 Nisan olarak kararlaştırdı. İnternet Haftası toplumda İnternet kültürünü yaymak, İnternet bilincini yaratmak, İnterneti tanıtmak, büyütmek, yeni projeler başlatmak, sorunları ve çözüm yollarını tartışmak, kısaca İnterneti Türkiye gündemine yerleştirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye İnternetinin gündemindeki sorunları tartışmak, özellikle Yönetişim, Yasal düzenlemeler, Serbestleşme, İnternet ve Telekom sektörünün gelişimi, iş yaşamı, eğitim, kültür ve demokrasi boyutlarını gündeme getirmek; bireysel güvenlik, güvenli internet ve Bilgi Toplumu kavramlarıyla tüm toplumu tanıştırmak, bu İnternet Haftası için seçtiğimiz önemli bir hedeftir.
Bu kapsamda yukarıda saydığımız tüm kurumlar, örgütler, firmalar, yerel yönetimler ve bireylerden bu etkinliklere katkıda bulunmalarını bekliyoruz. Bu etkinlikleri, tüm Türkiye'ye yaymak istiyoruz.
Geçen yıllar 50 civarındaki ilde İnternet haftası etkinliği yapabilmiştik. Bunu zamanla tüm illere çıkartmak istiyoruz. Bu yıl özellikle yeni kurulan Üniversiteler ve illerinde etkinlik yapmak istiyoruz. Tüm ilçelerde, tüm okullarda, tüm belediyelerde, ziraat odalarında, ticaret ve sanayi odalarında, organize sanayi bölgesinde, halk kütüphanesinde bir etkinlik yapılsın istiyoruz. İnternetin önemine inanmış her kişi ve kurumu bu çorbaya kendi olanakları ölçüsünda katkıda bulunmaya çağırıyoruz.
Basından İnterneti, olanakları, sorunları, projeleri, özellikle e-türkiye ve e-devleti anlatmasını ve ne yapılmalı, nasıl yapalım sorusuna yönelik yazılar, ve haberler çıkmasını istiyor; İnternet sayfaları, İnternet ilaveleri; İnternetin çeşitli uygulamalarını anlatan yazılar bekliyoruz.
Bu sene, öne çıkan internetin marjinal problemleri konususunda toplumu bilgilendirmeye önem verilmesini istiyoruz, bekliyoruz. İnternet haftasında dağıtılan Internet kitapçıkları yararlı olur diye düşünüyoruz. TV'lerden gene tanıtıcı programlar; ve `prime time' da İnterneti Türkiye'nin gündemine girmesine katkıda bulunacak açık oturum, forum gibi programlar bekliyoruz.
Özellikle, siyasal kadroları da bu tartışmaya çeken, ulusal politika oluşturulmasına katkıda bulunacak programlar arzulamaktayız. Üniversitelerden ve ISS'lerden bu konularda basına destek olmasını bekliyoruz. Özellikle İntenret ve Demokrasi ilişkisin tartışılmasını, Nasil toplumsal katılım ve denetimi sağlarız, nasil daha katılımcı bir yapı oluşturabiliriz, İnternet bu yönde nasıl katkı yapabilir konularına odaklanmasını beklemekteyiz.
Her kamu kurumundan kendi e-devlet projesini önce kendi webinde anlatmasını, vatandaşlara yönelik broşür hazırlamasını, kurum içinde tanıtım ve eğitim yapmasını, basın ve vatandaştan geri besleme mekanizmaları kurmasını istiyoruz, öneriyoruz. Kamu kurumlarından küçük de olsa yeni bir "e-devlet" hizmeti başlatması güzel bir katkı olur. Küçük, büyük her kurumun kendi webini gözden geçirmesi, yeni sayfalar, yeni hizmetler eklemesi çok güzel olur. Bir tarama mekanizması, telefon rehberleri, e-mail adresleri, sıkça sorulan sorular dökümanı ilk anda akla gelen konular.
Web sayfalarının W3C standartlarına uygun olması, platform ve tarayıcı bağımsız olması; engelli yurtaşlara, düşük bant genişliğine uygun seçeneklerin olması önerilir.
RSS ve Wiki gibi yeni nesil hizmetlerin olması, üretilen tüm dokümanların webten erişilebilir olmasını arzuluyoruz. Tüm kurum çalışanlarına sunulan e-posta ve webmail hizmeti, kurum içi haberleşme mekanizmaları gene mütevazı hedefler arasında.
Kültürel mirasın internete aktarılmasına yönelik katkılarda yararlı olur.
Bireylerden kendi kişisel weblerini oluşturmalarını, uzmanlıklarını, meraklarını, katkılarını İnternete taşımaları destekliyoruz. Yurt dışı alan uzayındaki kişisel sayfaların .name.tr ve .tel.tr ile Türkiye alan uzayına taşınmasını öneriyoruz. Avukatlarımızı, av.tr altında çalışmaya çağırıyoruz. İnternet haftasında İnterneti geniş kitlelere tanıtacak, bir `Internete Dokunun' sloganlı etkinlik yapabiliriz.
Büyük alışveriş merkezlerinde, kütüphanelerde, ve tüm üniversitelerde `Internet cafe', İnternet evi, gibi İnternet erişim mekanları açılması önem verdiğimiz etkinlikler arasında. Özellikle bankalarımızdan, ISS'lerden ve bilgisayar firmalarımızdan bu konuda katkı bekliyoruz. Bunu özellikle, buna gereksinim duyulan, bölgelerde teşvik etmek istiyoruz.
İnternet kullanmayı öğreten kursları ücretsiz ya da mütevazı ücretlerle sunan kampanyalar.
İnternet cafelerde ucuzluk kampanyaları. Web yapmayı, kisisel güvenliği, spam, virus ve benzeri tuzaklara karşı korunmayı öğreten mütevazı kursları Sivil Toplum Kuruluşlarından, İnternet Cafelerden, Üniversitelerden, ISS'lerden yurdun dört bir köşesinde bekliyoruz.
KİEM'lerin de katkı vermesini bekliyoruz. Anababalara, öğretmenlere, hakim ve savcılara, avukatlara yönelik etkinliklerin altını çizmek isteriz.
Konferanslar, bu sürede yapılabilecek en kolay ve önemli etkinlikler arasındadır. Genel tanıtıcı konuşmalar, çeşitli özel konuları, etkileri, sorunları uygulamaları gibi, örneğin eğitim, hukuk, tıp, ticaret, eğlence, turizm gibi konular bu tür etkinlikler arasında sayılabilir. İnternetin tarihi, siyasal etkileri, olanakları, ve sorunları da tartışılabilecek konular arasında. Bilgi Toplumu Stratejisi, ve Eylem Planı özellikle konuşulması gereken konuların başında geliyor. İnternetin altyapısı, çalıştırılması ve uygulamalarının teknik boyutları konusunda da seminerler yapılabilecek etkinlikler arasında. Türkiye İnternetinin çeşitli sorunlarını irdeleyen ve özellikle, Ne yapılmalı sorusuna cevap aramaya yönelik açık oturum türü etkinlikler önemlidir.
KOBI'ler, Kamu ve Okulların Internete taşınması, Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem planının tartışılması, ve uyguların tartışılması, çeşitli sektörlere yönelik Ulusal Politikaları gündeme getirmek, İnternet ve temsil ettiği teknolojileri Türkiye gündemine yerleştirmeye yönelik çabalara öncelik vermek istiyoruz.
Bu etkinliklerin planlanması ve hayata geçirilmesinde, ilgili herkesten katkı bekliyoruz. Bu kapsamda, haftaya sponsorluk yapacak kurumları arıyoruz. Planlama ve neler yapılması konusunda çeşitli toplantılar yapılacaktır. Bunlar listeler ve internethaftasi.org.tr webinde duyurulacaktır.
İnternet Yaşamdır!
Bilişim STK Platformu Adına
Mustafa Akgül

26 Mart 2009 Perşembe

Dün Harika Bir Gündü: Öğrencilerime Teşekkürler!





Sevgili Ed 498.01 Öğrencilerim,
Dün bana yaşattığınız harika 3 saat için size çok teşekkür ediyorum. Sizlerin gerçek birer "Yenilikçi Öğretmen" olduğunu şimdiden bilmek bana büyük bir haz ve mutluluk veriyor. Sizlerle geleceğimizin aydınlık ve başarılarla dolu olacağından şüphem yok. Bana mesleğimde unutulmaz anlar yaşatan sizlerin de derste çok keyifli olduğunu görmek ayrı bir "meslek doyumu" nedeniydi. Başarılarınızın devamı dileklerimle...
Hayal Köksal

23 Mart 2009 Pazartesi

Yeni Haftaya Başlarken...



Değerli Dostlarım,
Yeni bir haftaya başladık. Son günü ülkemizin kaderini kısmen etkileyecek önemli bir olaya ayıracağız. Vatandaş olarak seçmenlik görevimizi yapmak üzere sandık başlarına gidecek ve yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Dürüst, saygın ve etik kurallara uygun bir seçim süreci diliyorum.
Dün Ağrı, Diyadin'de çalışmakta olan ve yaratıcılığı, yenilikçiliği ve öğrencilerine iyi örnek oluşuyla çok takdir ettiğimiz arkadaşım Nilüfer yine güzel bir olaya imza attı. Kemik kanseri olan öğrencisini Erzurum'dan Çapa Tıp Fakültesi'ne sevk ettirerek onunla birlikte İstanbul'a gelen genç arkadaşım, giderken de öğrencilerine değişik ve eğitici neler götürebileceği konusunda kafa yoruyordu (Sağdaki resim). Bir Köy Enstitülü büyüğümüz, değerli ressam Nevzat Özbey'in kıcı olan Nilüfer'e başarılarının devamını diliyor ve "öğretmenlik aşkın hiç bitmsin" diyorum.
Dün Ata'mızın manevi kızı Sabiha Gökçen'in ölüm yıldönümüydü. Bu özel günü farklı bir yöntemle anan ve kutlayan Google yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Bir başka haberi de Hürriyet Gazetesinden okudum ve gerçekten çok üzüldüm: Engellilere Engel Koyan Okullar! Engelli öğrencilerin Yetkilendirilmesi ve özgüven konusunda bir yıldan bu yana yürüttüğüm projeme destek alabileceğimi düşündüğüm okulların ismini gazetede gördüğümde şok oldum. Yabancı dile ve düşünen-sorgulayan öğrenci yetiştirmeye verdikelri destekle tanınan bu okulların ismini tabii ki vermeyeceğim ama bu konuda özellikle bu kararı alan yöneticilerini çok kınadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Neden olarak; "Gerekli Altyapıya sahip olmadıkları"nı mazeret olarak beyan eden bu okullar da gerekli altyapıyı kuramıyorlarsa devlet okullarımız ve engellileri istihdam eden kuruluşlar ne yapsın!!!! Bu gerçekten de bir "AYRIMCILIK SKANDALI".
Yarın ilk işim Engelli projesi yürütmekte olan Sevgili Vezneciler İşitme Engelliler İlköğretim Okulu'na gitmek olacak. Onların yanında olduğumuzu, desteklediğimizi bir kez daha gösterebilmek adına, bizlerden aslında farklı ve aşağıda olmadıklarını onlara hissettirmek adına ve klültürümüzdeki "İmece" adına...
Engellerimiz anlayışımızda olmasın, diğerleri nasıl olsa atlatılır diyerek bu haftanın ilk yazısına nokta koyuyorum.
Sevgi, saygı ve tolearns pusulanız olsun.
Hayal KÖKSAL


21 Mart 2009 Cumartesi

21 Mart 'Yeni-Gün'ümüz Kutlu ve Bereketli olsun




Sevgili Dostlar


Bugün "Yeni-Gün" yani Nevruz Bayramı. Yenide izlemeye başladığım ve çalışmalarından çok etkilendiğim "İmeceevi" adı altında kurulmuş bir paylaşım platformunun bugün için yazdığı iletiyi sizinle paylaşmak istiyorum. Web sitelerini gezerseniz çalışmalarını sizin de çok ilginç bulacağınızdan şüphem yok. Sevgilerimle...

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Cemreler düştü, toprak uyandı, filizler, sürgünler oluşmaya,
Her taraf çiçeklerle dolmaya başladı.
Oğlaklar, kuzular iyice semirdi ve oldukları yerde hoplayıp zıplayıp hatta taklalar dahi atıyorlar. Nisan ayına yani "AŞK" ayına az kaldı.
Doğa tüm canlılara enerji veriyor.
Herşeye yeniden başlayacak gücü olsun diye...
Yeniden sevebilsin diye...
Aşık olsun uçsun diye...
Yeni dostluklar, birliktelikler kursun diye...
Yeniden Barışı eksinler diye...
Çoğalsınlar, İmece Ekoköyünü kursunlar diye
Nevruz, Newroz, Yenigününüz, Baharınız kutlu olsun.
Sevgilerimizle...

İmece Evi Kolektifi
Dogal Yasam ve Ekolojik Çözümler Çiftligi

19 Mart 2009 Perşembe

Gerçek bir Öğretmen Olabilmek...

Değerli Dostlar,
Dünkü seminerimiz Proje Yönetimi ve İmece Halkaları konusundaydı. Gayet verimli geçti. Seminerin bitiminde öğrenciler final proje konularını belirlediler ve ekiplerini oluşturdular. Onların şevki ve heyecanı benim de heyecanlanmama ve benim için artık çok güçlü bir hobiye dönüşen sevgili mesleğimi daha çok sevmeme, candan bağlanmama neden oluyor. 33 yıl sanki geçmemiş de mesleğime dün atılmışım gibi...
Her yaş grubuyla çalıştım; ortaokul birinci sınıflarla başladığım çalışmalarım kısa sürede liselileri, 1985 yılında üniversitelileri, son 10 senedir de her yaş ve alan grubuna ait öğretmenleri ve idarecileri içine aldı. Hepsinin çok özel yanları ve güzellikleri var, ancak sanırım en miniklerle öğretmen adayları benim kendimi en mutlu ve verimli hissettiğim gruplar. Bazı meslektaşlarımın sınıflar büyüdükçe "disiplin sorunu" yaşama kaygısıyla dolduklarını biraz şaşkınlıkla biraz da gülerek izlerim. Özgüvenin bir öğretmende tam olarak oturmuş olması gerekliliği çok önemli. Bir başka önemli konu da; bilmediğini açık yüreklilik ve içtenlikle paylaşıp bir bilenden hatta öğrencilerden yardım isteyebilme, birlikte araştırıp yanıtı birlikte bulabilme cesareti, daha doğrusu ayrıcalığı. Öğretmen "fildişi kulelerde otuup herşeyi bilen kişi" değil, "yaşam boyu öğrenen" olduğunu gösterebilen, ispatlayabilen kişi. Böyle davranmakla ne öğrencilerimin gözünde küçüldüm, ne de sınıfta otorite kaybetme kaygısı veya olayı yaşadım. Bana inanın! Onlar bizim en değerli paydaşlarımız ve sırdaşlarımız. Toleransın en büyüğü onlarda, eğer siz de aynı şekilde davranıyorsanız... Birlikte eğlenmenin ve neşelenmenin bir yolu. Onlara özgüven aşılayabilmenin, eleştirel bakmayı öğretebilmenin yolu.
Dün gece 1979-1981 yıllarında Göle Lisesi'nde okuttuğum, şu an İstanbul'da çalışmakta olan Yücel adlı öğrencim aradı. Benden ne kadar çok şey öğrendiğini, bloğumu sürekli takip ettiğini ve gerçek bir "Cumhuriyet kadını" olmam nedeniyle benimle nasıl gurur duyduğunu paylaştı. Hayatımın en güzel anlarından biriydi, tıpkı pazar günü İzmir'den beni arayarak çalışmalarımdan dolayı beni kutlayan, bu sözleriyle bana hayatımın en değerli ödülünü veren, öğretmenlik ve insan olabilme mesleğindeki en önde gelen idolüm sayın Şükran Çetin Hocam gibi. Yetmişi aşan yaşına rağmen içindeki çocukla, içinde çocuk olan öğretmenleri yetiştirmenin uzmanı Şükran hocam... Mükemmel İngilizcesiyle, her zaman gülümseyen ve pozitif enerji yaratan yüzüyle ama herşeye karşın bizde saygı ve hayranlık uyandıran tavır ve yaklaşımıyla... İki yıl boyunca kendisini ne döpiyessiz ve ne de keyifsiz gördük. Giyiminden tavrına, ideallerinden hayallerine kadar gerçek bir eğiticiydi o. Onun gibi olabilmek; baharda sınıfa gelirken yerdeki bir papatyaya bakıp şiirler yazabilen, yaşam ve insan aşığı bir öğretmen olabilmek!!! Keşke bunu hepimiz becerebilsek!
Bugünkü yazımı sonlandırırken dünkü seminerim sonrasındaki öğrencilerimle sergilediğimiz halleri de sizinle paylaşmak istedim. Sevgilerimle...
Hayal KÖKSAL

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!

17 Mart 2009 Salı

Proje Yönetimi Eğitimi Yarın...

Değerli Arkadaşlarım,
Sürekli iyileşme ve iyileştirme süreci içinde gelişimi yönlendirmenin yolu sorunları çözmeye yönelik "İmece Halkaları" çalışmasından geçiyor. Daha doğrusu, Yol Haritası çizimi, Stratejik Planlama ve SWOP Analizlerinin ardından projelerle öğrenci, öğretmen ve velileri birlikte çözümlemenin içine çekmek gerekiyor.
Kendi kültürümüzdeki İmece felsefesi, yöntemi ve paylaşımıyla gerçekleştirildiği için yani Türk Kültürünün değerlerine uyarlanmasından dolayı Öğrenci Kalite Halkaları çalışmalarını 2000 yılından bu yana İmece Halkaları sistematiğiyle öğretiyor ve çalışıyoruz. Şimdiye dek 1000 civarında halka çalışması yaptık. Üniversitelerdeki derslerim, Bilişimci Martı ve Bigg-İstanbul projelerim hep bu sistematikle yürüyor. Uygulayanlar hem mutlu ve hem de çok başarılılar. Düşünme ve sorun çözme becerilerini öğreniyorlar. Teknoloji desteğiyle sürdürüp paylaşıyorlar. Bu yönü yurtdışındaki benzer çalışmalara da örnek oluşturuyor.
Yarın bu dönemin "İmece Halkalarıyla Proje Yönetimi" seminerini yine Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleştireceğiz. Kuzay kampus, Turgut Noyan Üst salonda 13.00-16.00 saatleri arasında bizimle olanlar Katılım Sertifikası da alabilecekler.
Sizleri yanımızda yer almaya davet ediyor, sonsuz sevgilerimi sunuyorum.
Hayal KÖKSAL

15 Mart 2009 Pazar

İşe Kendimizden Başlamalıyız!

Değerli Dostlarım,
Konuya kaldığımız yerden devam edelim.
Okulda kalite iyileştirme çalışmalarının bir önceki durağı "Evde ve ailedeki kalite iyileştirme çalışmaları"dır. Çocuklar doğdukları andan itibaren öğrenmeye başlarlar ve de hepimizin bildiği gibi temel bilgi ve beceriler aile ortamında kazanılır. Aile içi kaliteden söz edebilmek için ise işe "Bireysel Kalite"den başlamak gerekiyor. Kendimizden başlayarak yakın çevremizi, uzak çevremizi ve daha sonra da tüm topluyu sarıp sarmalayan bir "iyileşme"den söz ediyoruz. 1992 yılından itibaren okuduğum tüm kelite iyileştirme çalışmalarının içinde beni en etkileyeni sevgili dostum ve ortağım John Jay Bonstingl'ın yaklaşımı olmuştu. Önceleri 5 tane olan Bireysel Kalite Stratejilerini 2005 sonrası 7'ye çıkaran sevgili Prof. Bonstingl'ın her hakkı saklı olan 7 stratejisini bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sayıyı kendinize uyarlayarak arttırmanız olası.
Sonsuz sevgi ve saygılarımla...
Hayal KÖKSAL

BONSTINGL’IN YEDİ BİREYSEL KALİTE GELİŞTİRME YOLU
1- BİREYSEL LİDERLİK
Ben bu dünyada iyi işler yapmak için var olan bir gücüm. Bu günümü ve her günümü minnet, birlik, bütünlük, saygı ve ikna cesareti ile sürdürürken her zaman elimden gelenin en iyisini yapmak için çalışacağım.
2- GERÇEK ORTAKLIK
Karşılıklı yarar ve herkesin iyiliği için gücümü başka güçler ile birleştirme fırsatını sürekli arayacağım.
3- SİSTEM ODAKLILIK
Tablonun bütününü görebilmek için görüş açımı her zaman geniş tutmaya çalışacağım. Sürekli suçlu aramak yerine, sistemi iyileştirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
4- SÜREÇ YÖNELİMLİLİK
Başkalarının hedeflerine ulaşmaları için yardımcı olmaya çalışırken kendi amaçlarıma erişebilmek için de etkin süreçler yaratacağım.
5- DAHA DERİN BİR ANLAYIŞ
Bugün kendimi ve diğerlerini daha iyi anlamaya çalışacağım. Biliyorum ki; durumun ne olduğunu gerçekten anlayabilmek için gerekli bilgiye sahip olmayabilirim. Bu yüzden olayların gerçek yüzlerini görmek adına aklımı ve yüreğimi açık tutacağım.
6- NE OLURSA OLSUN; HER ŞEYİ SEVMEK VE TAKDİR ETMEK
Sevilmediğimizi hissettiğimiz zamanlar, sevgiye en çok gereksinim hissettiğimiz zamanlardır. Ne olursa olsun; kendimi ve diğerlerini olduğumuz gibi kabul edecek ve seveceğim.
7- SÜREKLİ ÖĞRENME VE GELİŞİME BİREYSEL ADANMIŞLIK
Bireysel yetilerimi kullanıp daha güçlü ve akılcı olmaya çalışırken başkalarına da aynısını yapmaları için yardımcı olacağım. Yaşamımın her gününü öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye adayacağım.
Copyright: John Jay Bonstingl 1998. Her hakkı saklıdır.

12 Mart 2009 Perşembe

Eğitim Kurumlarında Kalite İyileştirme konusunda ne yapılabilir?











Sevgili Dostlarım,
Bugün sizlerle 1992 yılında tanışıp hayran olduğum bir felsefeden söz etmek istiyorum: Sürekli Gelişim Felsefesi. Yanlış anlaşılmalar nedeniyle son yıllarda "Toplam Kalite" felsefesi demeye dilimin varmadığı bu yaklaşım, bir "yaşam tarzı". "İnsan odaklı" olmasıyla uygulanmaya çok da yakışan bir yöntem.
1998 yılında felsefesi, tarihçesi ve uygulamalarını tanıtım amacıyla yazdığım kitabın (Kalite Okullarına Geçişte Toplam Kalite Yönetimi, Dünya yayınları) ardından geçen yıl "Sürekli Öğrenen: Ben!" adıyla çıkardığım son kitabımda hala bu anlayışı vurgulamaya çalışmam boşuna değil.
"Doğru!" anlatılmasıyla ve gerektiği gibi yönlendirilmesiyle gerçek bir değişim yaratan bu yaklaşım 1960'lı yıllarda "Sistem Yaklaşımı"yla ortaya çıkan ve yönetim biliminin kaçınılmaz bir sonucu olarak iş dünyasından başlayıp eğitim dünyasına yayılan bir mucize aslında... 2. Dünya Savaşından yenik çıkan Japonya'nın bugünkü büyük başarısının altında yatan ana neden o. "Kaizen" denilen minik adımlarla gerçekleştirilen iyileştirmelerinin kuruma ve bireye getirdiği gerçek bir yenilenme. Aslında Köy Enstitüleri sistemine yerleşimiyle bizden de çok şey taşıdığına inandığım bir yaklaşım.
Bu inancımla şu an sayısı 1000'e yaklaşan "İmece Halkası" çalışmalarım artarak sürmekte. Bazılarının Kalite çemberleri veya kalite halkaları olarak betimlediği bu çalışmalar tarafımdan "İmece Halkaları" adıyla; içindeki farklı felsefe ve uygulamalarıyla Türk kültürüne ve yeni Müfredata uyumlandırılmış durumda. Aynen 2004-288 yılları arasında Microsoft Yenilikçi Öğretmenler Programı'nı Türk Eğitim Sistemine uyarlayıp, yerellştirmem gibi...2001 yılında başlattığım İmece Halkaları çalışması 2005 yılında Dünya Bankasının düzenlediği "2005 Türkiye Yaratıcı Kalkınma Fikirleri yarışması"nda da ödüllendirilmişti. 6 yıldan bu yana sürmekte olan "Bilişimci Martılar" ve 2010 Bigg-İst projelerimiz bu sistemle yürümekte. Bu amaçla yazılmış ve http://www.pandora.com.tr/ adresinden veya benden edinebileceginiz "Eğitimde Güç Birliği-Sınıfta ve Okulda İmece Halkaları" isimli kitabım bu konuda yapılmış ilk 16 projeyi içermekte. 2003 yılı sonunda 16 olan halka sayısının son beş yılda 1000'e ulaşmış olması bence büyük bir başarı. Yürütülen projelerin dönütleri bu konuda hâlâ bana ümit vermeye devam ediyor (Bkz. http://www.bilisimcimartilar.com/). Üstelik benzer çalışmaların yapıldığı diğer ülkelerdeki paylaşımların da gösterdiği sonuç bu. Üstelik geçtiğimiz Ağustos ayında bu çalışmaların Türkiye ayağını gerçekleştirdik ve WCTQEE tarafından son derece başarılı bulunduk (Bkz. www.hayalkoksal.com/konvan).
İmece çalışmalarına başlamanın ilk ayağı; "Eğitimde Sürekli Gelişim" yani "Toplam kalite" felsefesini ve kalite araçlarını öğrenmekten geçiyor. Bu nedenle Eğitim fakültelerinde verdiğim derslerin ilk 2 haftalarını "TKY" ve "İmece Halkalarıyla Proje Yönetimi"ne ayırıyorum. İşte yukarıda gördüğünüz fotoğraflar dün Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim fakültesi'nde vermekte olduğum "Innovative Teaching" dersimde verdiğim ilk seminerde çekildi. Haftaya çarşambaya yani 18 Mart tarihinde, 13.00-16.00 saatleri arasında Boğaziçi Üniversitesi, Kuzay Kampüs, Turgut Noyan Konferans Salonu'nda ikinci seminerimiz var. Gelen dostlara kapımız her zamanki gibi açık.
Bu çalışmaların en büyük özelliği;
  • İnsan olarak özümüzde yer alan sürekli gelişim felesefesini,
  • paylaşımı yani imece kültürümüzün temel özelliklerini,
  • zaman yönetimini,
  • liderlik, iletişim ve teknoloji kullanımı becerilerini,
  • sorun çözme ve akıl yürütme becerilerini ve de
  • yapılanları çevre ve toplumla paylaşabilme becerilerini ve rahatlığını öğrencilerimize kazandırmak.

Bu çalışmaları ana sınıfından öğrenci halkalarıyla da yaptık ve verimin yüksek olduğunu gördük. Bu yıl engelli öğrencilerimizi de bu çalışmalara ekledik. Şimdiye kadar aksayan ve yarıda bırakılan çok az sayıdaki projeye baktığımızda sorunun;

  • eksik ya da yanlış öğretmen ve idareci yönlendiriminden,
  • okuldaki teknolojik sıkıntılardan ve
  • hırs, ihtiras,kıskançlık ya da tembellikten kaynaklandığını saptadık.

Yani projenin sonlanmaması için aslında önemli bir engel yok. Tek neden; yine insandan kaynaklanan ve birey kalitesine dayanan nedenler. Oysa geleceğimizin liderleri öğrencilerimiz için yapabileceklerimizi optimal (en üst) düzeyde yapmak; hem biz eğitimcilerin ve hem de anne-babaların birincil misyonları olmalı.
Sizinle paylaşmadan edemeyeceğim Sayın T. Alp'ten gelen bir yazıyla son vermek istiyorum. Sevgi ve saygılarımla engelsiz, sağlık ve esenlik dolu çalışmalar diliyorum.

Dr.Hayal KÖKSAL Kalbe Mer ve Sü Ge Der Başkanı


'O kadar mutluyum ki, utanıyorum' Voltaire
Fransız düşünürü Voltaire (1694-1778), neredeyse bütün hayatı boyunca ya hastaydı ya hastalık hastası. 41 yaşında bir arkadaşına yazdığı mektupta 'gene' hastalandığından şikâyet etti ve 'Birkaç yıllık ömrüm kaldı' dedi. Voltaire, bu mektubu bitirdikten 43 yıl sonra öldü. Her Allah'ın günü bir şeyin kanser yaptığı veya kansere iyi geldiğinin açıklandığı bir dünyada yaşıyoruz. Sıska, sıkı ve sağlıklı yaşamak neredeyse din haline geldi. Voltaire, kolesterol, trigliserit, AIDS ve kuş gribinin bilinmediği çağların adamıdır. Bir şeyleri doğru yapmış olmalıydı ki, insanların genellikle kırkına gelmeden öldüğü on sekizinci yüzyılda, 84 yaşına kadar yaşadı ve bir daha kalkmamak üzere yatağa düşünceye kadar aktif bir hayat sürdü.Voltaire'in uzun ömrünün sırrı NE olabilir? Uzun yıllar düşünür için sekreter ve uşak karışımı bir şey olan Sebastien Longcahmps, Voltaire'in hep 'İnsanın sağlığı tamamen kendi ellerindedir' dediğini yazdı. 'Bunun üç temel ayağı var derdi: ayıklık, her şeyde ölçülü olmak ve hafif egzersiz yapmak. Kaza dışında, insanın başına gelen bütün hastalıklarda bizi sağlıklı halimize iade etmeye uğraşan doğaya yardımcı olmak yeter. İnsan aşağı yukarı her zaman diyetinde sıkı olmalı, uygun ve sürekli sıvı almalı ve hep basit şeyler yemelidir. Yanında bulunduğum süre içinde onu hep bunları yapar gördüm.' Uzun ömrün sırrıBunlar büyük bir sır değil aslında. Her şeyde ölçülü olmak aklı başında her insanın uyguladığı bir prensiptir. Bence Voltaire'in uzun ömrünün sırrı vücudunda değil kişiliğindedir. Voltaire uzun yaşadı, çünkü mutluydu. Öğrenmeye meraklıydı ve müthiş zengin olmasına rağmen, bir dakikasını boşa harcamadı. Ölmeye vakti yoktu. Binlerce mektup, yüzlerce sahne oyunu, kitap, makale yazdı. Saray yavrusu evinde her zaman misafir vardı. 'Ben Avrupa'nın hancıbaşısıyım' dedirtecek kadar. Adaletsizliğe hiç tahammülü yoktu. İlkel Fransız yargısının hışmına uğramış insanları kurtarmak için, tek başına, tarihe geçmiş kampanyalar yürüttü. İnsanların hakları olmayan bir dönemde insan hakları için mücadele etti. Kiliseyle ve bağnaz rahiplerle yaşam boyu dalga geçti. Ölüm döşeğinde papazlar onu pişmanlık getirmeye, şeytanı lanetlemeye davet ettiklerinde 'Şimdi yeni bir düşman kazanmanın zamanı değil' dedi. Bence, Voltaire'in en büyük özelliği yaşamdan zevk almasıydı. 'O kadar mutluyum ki utanıyorum' diye itiraf etti bir arkadaşına. 'Ben neredeysem dünya cenneti oradadır' dedi.

11 Mart 2009 Çarşamba

Eğitimde Sürekli Gelişim Seminerine Davetlisiniz...




OKULDA VE SINIFTA SÜREKLİ GELİŞİM (TKY) SEMİNERİ
Değerli Öğrenci ve Öğretmen Dostlarım,
Bugün 13.00-16.00 saatleri arasında Boğaziçi Üniversitesi, Kuzey Kampüs, Turgut Noyan Salonunda vereceğim "Okulda ve Sınıfta Sürekli Gelişim / TKY" seminerime davetlisiniz. Ücretsiz olan katılımda sizleri de yanımızda görmek isteriz. Sevgilerimle...
Hayal KÖKSAL

8 Mart 2009 Pazar

Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!

Bugünümüzü ve tüm çağdaş haklarımızı borçlu olduğumuz Ata'mıza sonsuz şükranlarımızı sunuyor; ancak O'nun ilke ve devrimleriyle; aydın kadın ve erkeklerle aydınlık yarınlara... diyoruz.
Köksallar

7 Mart 2009 Cumartesi

Çok Güzel bir Yaşam Öyküsü

Sevgili Dostlar,
Bugün Sayın Oktay Canpolat tarafından gönderilen çok güzel ve örnek bir yaşam öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimize örnek ola...
Sevgilerimle.
Hayal Köksal
Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın 'Günaydın Anne, Günaydın Baba' dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. 'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp 'Günaydın Evlatlarım' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp 'Sizleri, hepinizi çok özledim' dedi.Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama 'Bir taksi istiyorum' dedi ve adresi verdi. Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.
Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu.Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu. 'Patlama be adam' dedi. Nihayet taksiye binebildi.'Teyze hoş geldin' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför. 'Nereye gidiyoruz?' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm bir gün beni taşırmısın?' diye sordu. 'Sana 500 lira veririm.' Adam küçümser bir gülümseme ile, 'Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze' dedi.Kadın gülümsedi'O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?''Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım.
İlk önce nereye gideceğiz?''Anıtkabir'e''Anıtkabir'e mi?'Evet''Tamam teyzeciğim''Yaş kaç teyzeciğim?''Seksen sekiz''Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim''Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum''Haklısın teyzecim'Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför 'Teyzeciğim geldik' dedi. Dalgın görünen kadın 'Evladım burada yardımına ihtiyacım var' dedi. 'Benimle gel' Adam şaşırmıştı. 'Tabii teyze' dedi. Kuşkulu gözlerle 'Bizi buraya alırlar mı?' diye sordu.O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?' dedi'Hayır''Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?''Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme''Ee o zaman''Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben
'Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu.'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle''Her ay geliyormusun?''Evet'Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti. 'Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım'. Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra, 'Hadi gidelim' dedi.
Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı. 'Yoruldun mu Teyze' dedi.Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra 'Evet hem de çok yoruldum' diye cevapladı.'Nereye gidiyoruz?''Bankaya'!Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda dayanamadı.'Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?''Sor bakalım evladım''Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?''Uzun hikaye evladım''Olsun be teyze anlat ne olur''Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende 'Adalet' dedim. Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış' dedi. 'Okulu bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim. Oda 'Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır' dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın' dedi .''Sen ne dedin peki?''Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.''Peki olabildin mi Adalet Teyze?
''Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.''Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze''Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin''Haklısın Adalet Teyze. Bu banka mı gelmek istediğin'?'Evet'!'Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?''Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım?''Osman teyzeciğim''Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?''Tamam teyzeciğim'! Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğinifark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü. 'Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür' diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi.
'Hoş geldin Hakim Teyze' 'Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti.'
'Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?' 'Yok aksine hoşuma gitti. Sağol' 'Nereye gidiyoruz?' 'Seyranbağlarına' 'Tabii' 'Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen' 'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla' 'Ne iş yapardı amca?' 'Subaydı.' 'Ne zaman vefat etti?' 1952'de' 'Çok olmuş.Gençmiş' 'Kore savaşında şehit oldu.' 'Allah rahmet eylesin Hakim teyze' ' Sağol' 'Seyranbağları'na geldik nereye gideceğiz?' 'Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.' 'Tamam.Buyur Hakim Teyze.Geleyim mi ben' 'Yok bekle burada' Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktangörünen levhasına baktı. 'Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu' yazısını okudu. Anlam veremedi. 'Bu kadın burada ne yapar ki?' diye düşündü.
Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibarbir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın 'Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin' dedi.Adalet hanım, buğulu gözlerle 'İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın' dedi.Araba hareket etti.'Nereye Hakim Teyze?' 'Hemen iki sokak öteye' Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti.Bu binada da 'Ankara Seyranbağları Huzurevi' yazıyordu. 'Bekle beni' Tabii Hakim Teyze' Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çokyaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıpöpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti.'İyi misin Hakim Teyze''İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor''Nereye gidiyoruz?''Cebeci Asri Mezarlığına''Tamam''Teyze nerelisin sen?''Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye döndük. Allah'a Şükür Babam'da sağ salim döndü savaştan.''Sonra ne oldu?''Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik..''Çocuğunuz var mı?''Bir kızım bir oğlum vardı.''Neredeler şimdi?''Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.''Ne güzel''1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler.''Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani''Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.''Amin. Ya kızın?''O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu. Öğretmendi. 1999'da depremde hepsi vefat ettiler.''Allah rahmet eylesin.Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze kusura bakma''Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım.Sen üzülme sağol''Geldik Teyze''Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.''Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.''Yok beni alacaklar buradan''Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim. Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 'yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.''Çocukların var mı?''İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.'Adları nedir?''Kemal ve Ayşe''Oğlumun adı da Kemaldi.'Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut.Atatürk'ün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.'Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi. Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti:'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ'a ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları'ndaki bir kız yetiştirme yurdu ile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis, Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.'Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında'Gökler bile sana ağlıyor' diyerek ağladığıydı.Nuriye ÖZDİNÇER Şerefle bitirilmesi gereken ,En asil görev, hayattır.Bir lokma ekmek için,Şerefini çiğnetmeye;Bir anlık eğlence için,Servetini tüketmeye;Bir zamanlık mevkii için,El ayak öpmeye;Günlük menfaatler için,Onurunu terketmeye,Bir kısım insanlara kızıp;Tüm insanlara düşmanOlmaya değmez bu hayat. hayatta en güzel şey şerefle gururla haysiyetinle ölebilmektir anlayabilene...

4 Mart 2009 Çarşamba

"Dünya Kadınları" ve Ajandanız...

Sevgili Dostlarım,
Bildiğiniz gibi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Yaşam koşullarının yıllar geçtikçe daha da iyileşmesi, güzelleşmesi ve olumlu meyveler vermesi beklenen 21. yüzyıl dünyasında kadının acımasız şiddete maruz kaldığını ve erkekle eşit haklardan yoksun bırakıldığını her ülkede gözlemlemek mümkün. Bunun nedenini anlamak çok zor, çünkü hepimiz biliyoruz ki geleceğin erkeğini de kadınını da yetiştiren yine "Kadın". "Ana" iken kıymetli olan kadın kız evlat ve eş olduğunda neden değer kaybetmiş görüntüsü veriyor? Neden ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor ve şiddete uğruyor? Atatürk kadına verdiği önemi hem davranışlarıyla ve hem de birçok dünya ülkesinden önce ona kazandırdığı haklarla büyüklüğünü ve öngörü gücünü bir kez daha kanıtlamış bir lider. Bizler onun bize tanıdığı bu çağdaş ve gelişimden yana önderliğini sadece onaylamak veya takdir etmekle kalmıyor, yaşamımıza yaptığımız aktarımlarda ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz; zira görüyor, tanık oluyor ve yaşıyoruz.
Her yıl sadece "Kadın Haftası"nda değil yıl boyu yaptıkları etkinliklerle kadın uyanışına destek veren İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği bu yıl da çok zengin bir program hazırlamış. Ajandanızı ayarlayabilmeniz için Sayın Nazan Moroğlu'nun paylaşmış olduğu bu programı ben de okurlarımla, siz sevgili dostlarımla paylaşmak istedim. Lütfen elinizden geldiğince bu etkinliklere katılın ve gereksinimi olduğunu düşündüğünüz kadın ve erkek dostlarınızı da katılmaya yüreklendiriniz.
Tüm dünyada erkek-kadın ayrımı yapılmaksızın büyütülecek yavrularımızın ne kadar mutlu bireyler olacağını kestirmek hiç de güç olmasa gerek!
Sonsuz sevgi ve saygılarımla.
Hayal Köksal
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB)
Kadın Haftası Etkinlikleri
--------------------------
3 - 14 Mart 2009
---------------------------
Dünya Kadınlar Günü Etkinliklerini
Prof. Dr. Türkel Minibaş’a Armağan Ediyoruz

4 Mart 2009 Çarşamba
“Günümüzde Kadın, Sanatta Kadın”
Tarih : 4 Mart 2009
Saat : 14:00 – 17:00
Yer : Beşiktaş Afife Jale Sahnesi, ORTAKÖY Kültür Merkezi

"8 Mart ve Haklarımız"
Tarih : 4 Mart 2009
Saat : 11:00
Yer : ŞİŞLİ Halk Eğitim Merkezi
Profilo İş Merkezi arkası, Mecidiyeköy

5 Mart 2009 Perşembe
“İslamiyette Tüp Bebek”
Tarih : 5 Mart 2009
Saat : 14.00
Yer : Yunus Emre Kültür Merkezi, ATAKÖY

7 Mart 2009 Cumartesi
“Töre ve Kadın”
Tarih : 7 Mart 2009
Saat : 11:00 – 14:00
Yer : İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın
Salonu; İstiklal Caddesi, BEYOĞLU

8 Mart 2009 Pazar
Dünya Kadınlar Günü
Tarih : 8 Mart 2008
Saat : 10:30 – 12:30
Konu : “İğneli Koltukta 4.5 Yıl”
Yer : The Marmara Oteli
Opera Salonu, Taksim
Tarih : 8 Mart 2009
Saat : 13:30
Kadına Yönelik Şiddete Dur Demek için;
"Ekmek ve Gül" için ELELE
Yer : Demokrasi Anıtı
BEŞİKTAŞ Meydanı

9 Mart 2009 Pazartesi
“Kadın İş Gücü, Sendikal Haklar ve Siyaset”
Tarih : 9 Mart 2009 Pazartesi
Saat : 14:00
Yer :Bağımsız Cumhuriyet Partisi İl Başkanlığı,
Barbaros Bul. Eski Yıldız yolu
No:16 D:2 BEŞİKTAŞ
10 Mart 2009 Salı
“Aile İçi Şiddete Son”
Tarih : 10 Mart 2009
Saat : 14:00 – 16:00
Yer : Fatih Kız Lisesi Konferans Salonu
Darüşşafaka Cad. Fatih,
0212/ 523 37 06; 532 27 33

12 Mart 2009 Perşembe
“Yerel Yönetimde Kadın”
Tarih : 12 Mart 2009
Saat : 13:00 – 15:00
Yer :BAKIRKÖY HALK EĞİTİM Merkezi
Kartaltepe; General Şükrü Kanatlı Cd. No:3

13 Mart 2009 Cuma
“Çocuk Gelinler”
Tarih : 13 Mart 2009
Saat : 14.00
Yer : Yunus Emre Kültür Merkezi, ATAKÖY

14 Mart 2009 Cumartesi
'Mutlu Aile ve Aile Fertlerinin İlişkileri'
Tarih : 14 Mart 2009
Saat : 13.00
Yer : Beykoz Atatürk İlköğretim Okulu

3 Mart 2009 Salı

3 Devrim Yasasının 85. Yıldönümü

Sevgili Dostlar,
Bugün yani 3 Mart 2009 günü, Türk Demokrasisinin en önemli temellerinden bir bölümünü atan ve laiklik yasaları olarak bilinen "3 Devrim Yasası'nın (Şeriye ve Evkaf Vekaletinin Kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat Yasası ve Halifeliğin Kaldırılması) 85. yıldönümüdür. Hem sevgili Atamızı hasretle yadediyor ve hem de devrim ve ilkelerine bağlılığımızı bir kez daha yinelemek istiyorum.
Sağlık sorunlarıyla uğraşmak durumunda kaldığım bu günlerde her işin başı sağlık diyor ve Sayın Kemal Kocabaş arkadaşımın gönderdiği iletiyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sağlık ve esenlikle kalın.
Hayal Köksal

HERKES YAPMALI :)
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart, Çek kızarmış ekmek kokusunu içine, Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak Çiçek görürsen kokla,köpek görürsen okşa , çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire , Sizden âlâ misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
Can Yücel