22 Kasım 2008 Cumartesi

24 Kasım ve Öğretmenlerimiz

Değerli "Öğretmen" arkadaşım,
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin izinde çağdaş, uygar ve üretken kuşaklar yetiştirmek amacıyla ülkemizin aydınlanmasına adadığınız yaşamınız için sizi kutluyor; örnek bir eğitimci olduğunuz için sizi yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli Dostlarım,

Öğretmenlerle ilgili programların yoğun olacağı, iki üç gün, en fazla bir hafta için öğretmenlerin sorunlarına eğilerek sonra yine kendi koşturmacamıza döneceğimiz günlerin öncesinde sizlere "öğretmenlik ve yenilikçilik" konusunda düşüncelerimi aktarmak istedim.
Öncelikle son derece kutsal_bir Tanrı mesleği_ olan bu uğraşı seçtiğiniz için sizleri kutluyorum. Umuyorum ki;
  • Koşullar sizi bu mesleği seçmeye itmedi,
  • Dışarda kalmamak adına bu mesleği seçmediniz,
  • Kimse sizi zorlamadı; yani anne-babanızın etkisinde kalarak bu mesleğe yönelmediniz,
  • Para kazanmak ya da köşe dönmek için öğretmen olmadınız ki; sanırım en komik neden de bu olurdu :) !

Öğretmenlik sevgiyle hatta büyük bir aşkla, gönüllülükle, özveriyle yapılan, yapılması gereken bir meslek. Uğraş alanınız insan yavrusu_çocuklar. Bu nedenle de doğrudan geleceği şekillendirmekle ilgili. Ruha, duygulara, sezgi ve yeteneklere hitap etmesi nedeniyle de geleceğin "savaş" veya "barış" odaklı olmasını etkileyen bir çalışma alanı. Özellikle de ülkemizde maddi hiçbir beklentiye girmeden yapılması gerekiyor. 1995 yılında ilk yurt dışı bildiri sunuşumu Birmingham'da yapmıştım. 6. IFIP Kongresinde çeşitli ülkelerden gelen öğretmenler ve öğretim elemanları olarak bir kıyas çalışması yapmış ve maaşımın bir İngiliz öğretmenin maaşının (o zaman için) 1/20'si olduğunu öğrendiğimde büyük bir moral bozukluğu yaşamış, ülkemdeki meslektaşlarım adına incinmiştim. Özellikle, İngiliz meslektaşlarım da...Bir hafta boyunca ikramları müthiş olmuştu. Geçen hafta bir Amerikalı öğretmenle yaptığım konuşmada ise ortalama bir Amerikalı öğretmenin beşte biri maaş almakta olan öğretmenlerimizin koşullarının iyi mi yoksa hâlâ kötü durumda mı olduğunu sizin görüşlerinize bırakıyorum. Ekonomik kriz ortamında küresel bir çöküş yaşanmakta ve bu krizin en büyük mağdurları da sanırım yine öğretmenler. Bir devlet üniversitesinde saat hesabı ders verdiğinizde bir saat ücretinin sadece 5 YTL olduğunu söylersek zaten eğitim emekçilerinin durumu kolayca gözler önüne serilmekte sanırım. Peki bu denli düşük bir gelirle bir öğretmenden beklenenler neler dersek...

  • Öğrencilerine model olarak temiz ve iyi giyiniyor,düzenli traş oluyor veya saç bakımıyla ilgileniyor olması,
  • Alanıyla ilgili kitap ve dergileri takip edebiliyor ve alıyor olması,
  • Günlük olayları takip edebilme açısından hergün bir gazete okuyabiliyor olması,
  • Kültürel etkinlikleri; sinema, tiyatro ve konser gibi etkinlikleri izleyip öğrencilerinin ruhuna hitap edebiliyor olması,
  • Çeşitli projelere katılıp hatta yaratabilmesi için evinde ve boş zamanında internete girebiliyor olması,
  • Mesleki gelişimi için seminer, konferans ve gelişim kurslarına katılabiliyor olması.
  • ....

Bir dolu madde de siz ekleyebilirsiniz. Mevcut durumda kaç öğretmenimizin bunu yapabildiğini düşünüyorsunuz? Bu durum yalnızca çalışmakta olan değil; yakın gelecekte öğretmen olacak Eğitim fakültesi ve Öğretmen Lisesi öğrencisi gençlerimiz için de geçerli. 1973 yılında yatılı öğrenci olarak iki özel sınavla girdiğim İzmir Eğitim Enstitüsü'ndeki çok özel günlerimi anımsamadan edemem. Her saati ve haftasonu etkinliklerle donatılmış, bizi her alanda adım adım ; ince ince nasıl da geleceğe hazırlayan özel günlermiş onlar! Şu anki Eğitim fakültelerinde işleyen programını incelemeye gerek bile yok; öğrencilerin tavrına, tarzına, konuşmasına, giyimine, kuşamına bakmanız bile size gereken yanıtı verecektir. Ne denli öğretmenliğe hazırlar veya hazırlanıyorlar? Gelecek onlara ne vaat ediyor? Onlar ne bekliyorlar? Mutlular mı? Nasıl bir rehberlik ihtiyacı içindeler? Yanıt için tüm öğretim elemanlarını; yönetici kadroları, bu gençleri yetiştiren anne ve babaları, politika yapanları ve tabii ki gençleri bu konuda "farkındalığa" davet ediyorum. Bir de 2000 yılında MEB ve Kalder işbirliğiyle yapılan Eğitimde Kalite Çalıştayında 8 ana sorun alanından biri olan ve 15 uzmanla kılavuzluğunu yaptığım "Öğretmen Yetiştirmedeki Sorunlar" çalışmasının sonuçlarını, proje ve gelişim adımlarının artık bir kitap haline getirilerek toplumla ve konunun politika koyucularıyla açık açık paylaşılmasını istiyorum (Ben görmeden basılmış ve dağıtılmışsa özür dilerim, bir kopyasını da ben rica ederim). Çok özel bir çalışmaydı. Güzel çalışmaların paylaşılması gerek!Çünkü bu gidişle geleceğimizi yetiştirecek kadrolar hakkında konuşmamız ve hatta düşünmemiz bile olanaksız olacak.

Yukarıdaki resimde Öğretmen Eğitimi ve özellikle de "Yenilikçi Öğretmen" eğitiminde emek veren ve hala vermeye devam eden üç gönüllüyü görmektesiniz. Umarım çalışmaları konusunda hiçbir şey onları yıldırmaz da yolları hep açık olur.

Öğretmenler Gününüz Kutlu ve Mutlu olsun!

Yaşam Boyu öğrenmeye adanan bir öğretmenden, sizlere...