17 Nisan 2010 Cumartesi

Bugün Keyifli Bir Gündü...




Değerli Dostlarım,
Bugün Sarıyer Halk Eğitim Merkezi salonunda Sarıyer Belediyesi Kültür Müdürlüğü ve Kent Konseyi Eğitim Çalışma Grubunun ortak organizasyonuyla Köy Enstitülerinin 70. Kuruluş yılını kutladık. Hüzünlü bir doğum günü kutlaması olmasına karşın yanımızda genç kuşakların da olması ve sahneyi birinci kuşak Köy Enstitülülerle paylaşması gerçekten umut vericiydi. Geçmişin o verimli ve güzel günlerini özlemle anıp sadece üzülmek ve hayıflanmak yerine bu güzel felsefeyi gelecek kuşaklara taşımak misyonumuz olmalı. Beş yıldır eğitim fakültelerindeki öğretmen adaylarına anlattığımız ve şimdiye dek 30 küme ile yürütülen projenin birini Boğaziçi Üniversitesi, EREC Başkanı genç öğretmen adayımız Seçil Özenç'ten dinledik. Bir başka genç arkadaşımız Yenilikçi öğretmen çalışmalarıyla farklılığını öğrencilerine de taşıyan ikinci kuşak bir köy enstitülü olan İngilizce öğretmeni Nilüfer Özbey'di. Tabii ki değerli büyüklerimiz Sayın Gürşen Kafkas ve Sayın Nevzat Özbey eşsiz enstitü deneyimlerini paylaşarak bize sonsuz zenginlik kattılar.Sarıyer belediye başkanı Sayın Şükrü Genç'in açılış ve kapanışta yaptığı konuşmalar gerçekleştirmekte olduğum projenin büyük bir gereksinim olduğu konusunda beni yüreklendirdi doğrusu.
Bu panelin yüksek katılımlı olması için elinden geleni yapan Sarıyer ADD Başkanı Sevgili Fahrettin Bey'e, ÇYDD Sarıyer sorumlularından Gül ve Şenay hanımlara ve de özellikle beni materyalsiz bırakmayarak destek veren YKKED Kartal Şubesi Başkanı Sayın Zübeyit Bey'e sonsuz sevgi ve şükranlarımı sunuyorum. Organizasyona büyük destek veren kültür Müdürümüz Sayın Filiz Hanım'a, sunuculuk görevini başarıyla üstlenen Beyhan öğretmenime, İstiklal marşı katkısı için Önder Hocaya da sonsuz teşekkürler. Güzel bir İmece gerçekleştirildi. Gençlerin dikkati bu güzel projeye çekildi. Umuyoruz onlar da özgür okuma saatlerini bu güzel kurumla ilgili bilgi edinimine ayırırlar.
Bundan sonraki bölümü çok değerli arkadaşım Zeliha Doğan yeşil'in güzel bir yazısına ayırmak istiyorum. O da bir Köy Enstitülü kızı ve yazacak çok şeyi var. Sonsuz sevgilerimle...
Hayal Köksal

Köy Enstitülü olmak…
Teşekkür ederim babama ve bütün Köy Enstitülülere! Köy enstitülerini yazmak artık bir zorunluluk oldu. Hele bir de Hasan Hocanın (Pekmezci) yazısını okuduktan sonra kim tutabilir beni…Köy Enstitüsü muhabbetleri arasında büyüyen biri olarak hatırladıklarımı yazmalıyım.
Anılarını anlatamayacak kadar yaşlı olan babamın hala dik duruşu ve o kendine özgü güvenli ifadesi bende hep bir hayranlık uyandırmıştır. Köyde bir ışık, bir önder olmuştur. Kafasındakileri gerçekleştirmek için köyde muhtar olmuş, otoriteyi ve disiplini bu şekilde kurmuş, bürokratik meseleleri de böylece aşmıştır.
Babam benim, onu nasıl tanımlayabilirim ki, hadi bir yerden başlayayım… Matematiği en iyi babam bilir, en güzel el yazısını babam yazar. Tarımdan hayvancılığa kadar çiftçiliğin her ayrıntısını en iyi o bilir. Sağlık konusunda hiç de azımsanmayacak ilk yardım bilgileri vardır. Köyde iğne, şırınga takımı babamın vardı. Gazocağının veya ispirto ocağının gürültülü alevleri arasında penseyle tutulan içi iğne ve şırınga bulunan madeni kap babamda vardı. Penisilini babam vururdu. Hastaya müdahale etmez doktora yöneltir, ama doktorun söylediklerini sorar öğrenir ve iyileşene kadar tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediğini kontrol eder, uyarır, ilaçların saatlerini hatırlatırdı.
Doğayı korumayı kendisine birinci görev saymıştır. Köyde meşelere zarar verdiği için keçi yetiştirilmesini yasaklamış, ormana zarar verenleri köyün ortasında deşifre etmiş ve cezalandırmıştır. Köyde hayvan ıslahını ilk o yapmış, daha çok süt veren ineklerin yerli ineklerin yerini almasını sağlamış, hayvancılık ve tarımın modern yöntemlerle gelişmesini sağlamak için ilk kez ilçeden ziraat mühendisi ve veteriner getirtmiş, uygulamaları görmesi için kaymakam ve diğer üst düzey yöneticileri o yıllarda köye getirtmiş, bunun onların görevi olduğunu da köylüye anlatmıştır. Köye ilk çeşmeyi o getirmiş, suyu analiz için Ankara’ya götürmüş, gerekli izni alarak köye dönmüştür.
Köyden geçip giden trenlerin köyde durması için istasyon yaptırılması fikri onundur, kim bilir kaç kere şehre gidip gelmiş, sonunda arazisini de vererek istasyon ve gar binasının yapılmasını sağlamıştır.
Hele köye öğretmen getirilmesi inanılması zor bir başarı olmuştur. Bir köy evi okul haline getirilmiş, öğretmen atanmış, köy çocukları uzak köylere gitmekten kurtulmuşlardı. O köy okulundan kimler gelip geçmiştir. O köy okulu köyün dışarıya açılan kapısı olmuştur.
Sosyal yaşamla da ilgilenmiştir babam, medeni nikahsız hiçbir evliliğe izin vermemiş, çocukların nüfusa kaydını hiç ihmal etmemiştir. Köyde imecenin, yardımlaşmanın önemini insanlara en güzel örneklerle göstermiş ve anlatmıştır. Kendi odasını köy odası haline getirmiş, doyumsuz sohbetleri kitap okumalarla zenginleştirmiştir. Köyün sorunlarının ortak olarak tartışılması ve çözümlenmesi için çaba harcamış herkesin görüşünün önemini göstermiştir. Kadınların da bir köşede o konuşmaları dinlemelerini ve öğrenmelerini sağlamıştır. Kendi evine düzenli olarak gazete ve dergilerin gelmesini düzenli bir şekilde gelmesini ve herkesin de bunları okumasını sağlamıştır.
Babamın bir diğer özelliği de gündemi, olayları, siyaset, kültür sanat, ekonomi, sağlık gibi konuları mutlaka takip etmesidir, radyo dinler, gazete, dergi, kitap okur, okuturdu. Dergi ve gazeteleri atmaz, ciltletir, ciltler ve muhafaza ederdi. Çocukların okumasını teşvik etmiş, maddi durumu iyi olmayanlara fark ettirmeden maddi destek sağlamış, yatılı okullarda okumaya yollamıştır.
Hurafelere, din tacirlerine izin vermemiş, aklı, bilimsel düşünmeyi gerçek inancı ve insanın değerini hep vurgulamıştır. İnancın kişiye özgü ve özel olduğunu söylemiş ve kendisi de bunu uygulamıştır.
Bütün bunları yapan babamdı ve o da diğer tüm köy enstitülüler gibi Köy Enstitülü olmanın ayrıcalığını ve donanımını taşıyor ve yaşıyordu. Görev addetmişti bunu ve onu da yerine getirmişti. Onun yolu Sivas Yıldızeli Köy Enstitüsü’ne düşmüştü. Şansı ve şanssızlığı bir arada yaşamıştı. Annesi ölmüş, kendisinden küçük 5 kardeşi kimsesiz kaldığı için okuldan ayrılmak zorunda kalmış, okulunu bitiremeden köyüne dönmesine rağmen aldığı eğitim onu çok farklı ve yararlı bir kişi haline getirmişti.
Her şeyi en doğru ve en güzel şekilde bildiği ve uyguladığı için hayranlık duydum ben babama, yalnız ben değil herkes hayrandı ve herkes ona çok inanıyordu. Herkes de onun eğitimle bu kadar çok şeyi öğrendiğini biliyordu. Babamın Köy Enstitülü olması zeki bir köy çocuğunun eğitilerek neleri yapabileceğine güzel bir örnek oluşturmuştur.
Babam zaman zaman okuldaki günlerini anlatırdı. Kız ve erkek öğrencilerin bir arada ve bütün işleri birlikte yaptıklarını, erkek ve kadın ayrımı yapılmadan sadece üretime ve işin güzel yapılmasına odaklandıklarını söylerdi. Okulda inşaattan arıcılığa kadar, okuma-yazmadan resim, müzik, el sanatlarına kadar her alanda çok iyi eğitildiklerini anlatırdı. Ve bir de bütün öğrendiklerini kendi çevrelerinde uygulamak üzere yetiştirildiklerini ifade ederdi.
Babam gibi başka insanlar da vardı çevre köylerde her birisi ayrı bir ışık olarak çevrelerinde yararlı işler yapmış, örnek olmuşlardır. Ülkemizin diğer Köy Enstitülerinde yetişenler gibi…
Sonra ne mi olmuş, hepimizin bildiği gibi bu eğitim kurumları kapatılmıştır. Babam bu konuda hiç konuşmadı ya da ben hatırlamıyorum. İçin için üzüldüğünü sanıyorum. Tıpkı bizim gibi.
Teşekkür ederim babama ve bütün Köy Enstitülülere.
Zeliha DOĞAN YEŞİL
(Abidin DOĞAN’ın kızı)

Kaynak:
http://www.artmerkez.com/kose/yazar_zeliha_d_yesil.html