19 Mart 2009 Perşembe

Gerçek bir Öğretmen Olabilmek...

Değerli Dostlar,
Dünkü seminerimiz Proje Yönetimi ve İmece Halkaları konusundaydı. Gayet verimli geçti. Seminerin bitiminde öğrenciler final proje konularını belirlediler ve ekiplerini oluşturdular. Onların şevki ve heyecanı benim de heyecanlanmama ve benim için artık çok güçlü bir hobiye dönüşen sevgili mesleğimi daha çok sevmeme, candan bağlanmama neden oluyor. 33 yıl sanki geçmemiş de mesleğime dün atılmışım gibi...
Her yaş grubuyla çalıştım; ortaokul birinci sınıflarla başladığım çalışmalarım kısa sürede liselileri, 1985 yılında üniversitelileri, son 10 senedir de her yaş ve alan grubuna ait öğretmenleri ve idarecileri içine aldı. Hepsinin çok özel yanları ve güzellikleri var, ancak sanırım en miniklerle öğretmen adayları benim kendimi en mutlu ve verimli hissettiğim gruplar. Bazı meslektaşlarımın sınıflar büyüdükçe "disiplin sorunu" yaşama kaygısıyla dolduklarını biraz şaşkınlıkla biraz da gülerek izlerim. Özgüvenin bir öğretmende tam olarak oturmuş olması gerekliliği çok önemli. Bir başka önemli konu da; bilmediğini açık yüreklilik ve içtenlikle paylaşıp bir bilenden hatta öğrencilerden yardım isteyebilme, birlikte araştırıp yanıtı birlikte bulabilme cesareti, daha doğrusu ayrıcalığı. Öğretmen "fildişi kulelerde otuup herşeyi bilen kişi" değil, "yaşam boyu öğrenen" olduğunu gösterebilen, ispatlayabilen kişi. Böyle davranmakla ne öğrencilerimin gözünde küçüldüm, ne de sınıfta otorite kaybetme kaygısı veya olayı yaşadım. Bana inanın! Onlar bizim en değerli paydaşlarımız ve sırdaşlarımız. Toleransın en büyüğü onlarda, eğer siz de aynı şekilde davranıyorsanız... Birlikte eğlenmenin ve neşelenmenin bir yolu. Onlara özgüven aşılayabilmenin, eleştirel bakmayı öğretebilmenin yolu.
Dün gece 1979-1981 yıllarında Göle Lisesi'nde okuttuğum, şu an İstanbul'da çalışmakta olan Yücel adlı öğrencim aradı. Benden ne kadar çok şey öğrendiğini, bloğumu sürekli takip ettiğini ve gerçek bir "Cumhuriyet kadını" olmam nedeniyle benimle nasıl gurur duyduğunu paylaştı. Hayatımın en güzel anlarından biriydi, tıpkı pazar günü İzmir'den beni arayarak çalışmalarımdan dolayı beni kutlayan, bu sözleriyle bana hayatımın en değerli ödülünü veren, öğretmenlik ve insan olabilme mesleğindeki en önde gelen idolüm sayın Şükran Çetin Hocam gibi. Yetmişi aşan yaşına rağmen içindeki çocukla, içinde çocuk olan öğretmenleri yetiştirmenin uzmanı Şükran hocam... Mükemmel İngilizcesiyle, her zaman gülümseyen ve pozitif enerji yaratan yüzüyle ama herşeye karşın bizde saygı ve hayranlık uyandıran tavır ve yaklaşımıyla... İki yıl boyunca kendisini ne döpiyessiz ve ne de keyifsiz gördük. Giyiminden tavrına, ideallerinden hayallerine kadar gerçek bir eğiticiydi o. Onun gibi olabilmek; baharda sınıfa gelirken yerdeki bir papatyaya bakıp şiirler yazabilen, yaşam ve insan aşığı bir öğretmen olabilmek!!! Keşke bunu hepimiz becerebilsek!
Bugünkü yazımı sonlandırırken dünkü seminerim sonrasındaki öğrencilerimle sergilediğimiz halleri de sizinle paylaşmak istedim. Sevgilerimle...
Hayal KÖKSAL