1 Eylül 2007 Cumartesi

Dünya Barış Günü ve Anlamı


Değerli Dostlarım,
Öncelikle 1 Eylül Dünya Barış Günü'nüz kutlu olsun derken, her türlü çatışma ve huzursuzluktan uzak; sevgi dolu dünya yılları dilerim.
Bugün sizlerle güzel bir haberi ve dün yaşadığım hoş bir olayı paylaşacağım:
Güzel haber şu; Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan "Barış Eğitimi Merkezi"nin onay haberi 29 Ağustos 2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak faaliyetlerine başlama kararı yürürlüğe girdi. bundan böyle "Merkez" bünyesinde "empati, çatışma yönetimi ve barış"a odaklı çalışma, seminer ve konferanslar yapılarak topluma bu konuda destek verilmeye çalışılacak. Sayın Doç.Dr.Fatoş Erkman başkanlığındaki Yönetim Kuruluna ve tüm kurucu arkadaşlarımı kutluyor ve başarılarının devamını dilerim.
Diğer konu da; Oylat'ta Çardak altında edindiğimiz dostlardan biri, daha doğrusu bir çift ile ilgili. Ragibe Nine, diğer bir deyişle "Bazlama Teyze", Çardak altındaki sohbet toplantımıza sessizce gelip katılan 75 yaşında bir Anadolu kadını; Bursa Keles'li. Araştıran ve sorgulayan gözleriyle bizi uzun uzun dinledikten sonra yavaş yavaş yanıma sokulmuş ve "Ben senin yaptıklarını, anlattıklarını çok beğendim ama kendini çok yorma yavrum, burada bari biraz dinlen!" diyen duyarlı bir büyüğüm. Saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadığımız gün sonunda resmini çektiğimde ilk tepkisi: "Boşuna çekme benim resmim hiç güzel çıkmaz!" olmuştu ama resmini görünce doğrusu beğenmemezlik edemedi. Gözlerindeki şefkat ve kendisiyle barışık hali cansız kağıda can vermişti adeta! "Ah keşke beyim de görseydi ve hatta o da çekilseydi. Bizim oğlanla, gelin ve torunlar da bayılırdı." dedi. İçimde yer eden bu sözleri akşam hayata geçirmeye karar verdim. Bir şekilde beylerin de yemek sonrası sohbetimize katılmasını sağladık. Eşine dizüstü bilgisayarımdaki resmi gösterdik. "Benim hanım pek bi güzeldir ama burada da çok güzel çıkmış" oldu tepkisi. Çok hoşumuza gitmişti halleri. 60 yıllık evlilermiş. Birbirlerine "Aşkım" diye seslenen, harika bir çift dost bulmuştuk. Bu kez resimlerini birlikte çektik. Teyzemin gözlerindeki gurur ve mutluluğu; iki resim arasındaki belirgin farkı hemen farkedeceksiniz. Eşininkilerde de aşkı, sevgiyi, huzur ve hoşgörüyü. Kahkahalarla süren sohbetimiz sonunda önümüzdeki yıl "Keles Kiraz Festivali"ne gitme sözünü almışlardı bizden, Ragibe ve Saffet Cansal çifti. Kendilerinden izin aldım isimlerini ve resimlerini blogumda paylaşmak için. Çok duygulandılar ve memnuniyetlerini belirttiler. Eşimle gözgöze geldik. Sözcüklere hiç gerek yoktu aslında. İşte Türkiye'nin esas insanı böyleydi; kaç-göçsüz, paylaşımcı, mutlu, çocuklarının ardından torunlarını da okutarak vatana, millete yararlı kılmaya çalışan, sadece toprağı ekip biçen değil aynı zamanda değerlerimizi de üreten, güncelleyen, candan ve empatik köylümüz!
Dünya Barış Günü'nde bu haberlerin paylaşmaya değer olduğunu düşündüm. Umarım bana hak vermişsinizdir.Bireyin kendi içinde barıştan sonra gelen ikinci adım eşiyle, ailesiyle ve daha sonra da yakın çevresiyle olan barışıdır. Daha sonra da diğerleriyle olan paylaşımlar gelir. Böylece bu duygu bireyden toplum geneline ve evrene yayılır; aynen mikrokozmozdan makroya yayılımı gibi...
Sevgilerimle.
Hayal KÖKSAL